Hikmet Çetinkaya

Biberle Beni...

01 Haziran 2013 Cumartesi

Toplumu kafası kıyak-kafası ayık olarak gören bir düşünce yapısı önce düşünceyi yasaklar.
Demokrasinin olmazsa olmaz koşulu,
örgütlenme özgürlüğü.
Cehaletin kapısını açar, baskıyı, yıldırmayı, sindirmeyi sürdürmek için.
Dini kullanır, inancı!
Din, dil,
ırk ayrımcılığı yapar!
İşkenceyi görmez, görse bile
“yola devam” der...
Yaşamın derinliğini,
sevgiyi bir kenara iter.
Sömürü düzeninden beslenir,
rant peşinde koşar!
Vicdanı sızlamaz...
Kendisi egemendir artık, ötekileştirilmekten kurtulmuş,
iktidar olmuştur.
İşsizlik, yoksulluk ona vız gelir!
Adaletsizliğin diz boyu olduğu toplumlardan geçmiştir bugün sanayileşmiş ve demokrasisini geliştirmiş ülkeler.
Fransa, İtalya, Almanya gibi...
İspanya, Portekiz, Yunanistan örneği...
Yakın tarihin kanlı sayfalarında vardır tüm bunlar, bilinir...
Zalimlik ve
despotluk!
Kadınlara uygulanan baskılar, işkenceler...
Ortaçağın o karanlık yıllarına tanık olmak isterseniz, Almanya’da birçok kentte bulunan
“işkence müzeleri”ni eğer gitme olanağı bulursanız gezebilirsiniz.
1917
Rus Devrimi öncesi...
İkinci Dünya Savaşı...
Hitler’i anlatmaya gerek yok uzun uzun...
Sovyetler Birliği’nin acısını falan...
İnsanlık tarihinde öylesine kıyımlar,
yıkımlar vardır ki inanılmaz olaylarla doludur...
Bulgaristan Devrimi öncesi o kanlı hesaplaşma...
Anımsatmak istedim!

\n

***

\n

Zalimlik, despotluk dönemleri bugün Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında var...
Bizde ise dün de vardı, bugün de var!
Az var, çok var!
Bugün baskıcı sivil bir rejim olduğu kesin...
Taksim
Gezi Parkı’nda halk direniyor.
Direnenler salt solcular değil...
Dindarlar var, ateistler, sağcılar...
Doğasever onlar.
İdeolojileri farklı hepsinin!
Onlar salt İstanbul’da değil,
Bergama’da, Trabzon’da, Edirne’de, Tunceli’de, Kars’ta...
Ağacı seviyor, kuşları, çiçekleri, böcekleri, her canlıyı...
Yüreklerinde kin, nefret,
intikam duygusu yok!
Anadolu’da olanlar seslerini pek duyuramıyor...
Minik minik haberler o kadar...
Sinop’ta da eylem yapıyorlar, Akkuyu’da da, Kozak Yaylası’nda da, Kaçkarlar’ın eteklerinde de...
HES’lere karşı çıkıyorlar, tüm güçleriyle bağırıyorlar:
“Akarsular bizimdir!”
Bodrum’dan yanıt geliyor onlara:
“Denizler bizimdir!”
Bu sesleri devlet duymuyor...
Yargı kararlarını tanımıyor.
Ormanlarımızı
talan ediyor, peşkeş çekiyor.
Paranın,
yeşil doların dini imanı yok.
Bir de karşınıza geçip
“dindar nesil”den söz ediyorlar...
Sınıf savaşımını unuttuk mu sorusu aklımıza geldiğinde
çevrecilerin direnişi hoşumuza gidiyor...
Hemen sendikal hak ve özgürlükleri, emeğin
örgütlü gücünü anımsıyoruz.
Fabrikalar,
68’li yıllardaki grevler, coplar, “frukolar”, engeller...
Aliağa Rafinerisi grevi, 70’li yıllarda
Tariş direnişi...
12 Eylül darbesi...
Sendikacıların, işçilerin, aydınların, kamu emekçilerinin, bilim insanlarının işkenceden geçmeleri...
O dönem alkol yasağı yok,
kitap yasağı var!

\n

Kaç milyon kitap yakıldı, unuttuk bile...

\n

***

\n

Taksim Gezi Parkı’ndaki direniş dört gündür sürüyor...
Biber gazı, gaz bombası, tazyikli su.
Yılmıyor çevreciler!
Yaralanıyor,
hastaneye kaldırılıyor!
Bu arada gaz bombalarından biri BDP milletvekili
Sırrı Süreyya Önder’in omzuna diğeri gazeteci Ahmet Şık’ın başına isabet ediyor...
Bir avuç insan direniyor!
Türkiye’nin her yerinde var bu zalimliğe, despotluğa karşı direniş...
Köyceğiz’de, Eşme’de, Havran’da...
Oradaki direnişleri,
çokuluslu şirketlerin taşeronları, köylerde para dağıtarak eylemleri kırdırmak isteseler de başaramıyorlar...
İstanbul’da bir ilk yaşanıyor...
Bir avuç insan,
yeşili seven!
Kentsel dönüşüm adı verilen o maskaralık, o rant, çıkar, yeşil dolarlarla kanlı bir tarihin üzeri örtülmek isteniyor.
Din maskesiyle,
utanmadan, sıkılmadan!
Direniş sürüyor, kadınlar, erkekler bağırıyor:
“Biberle beni!”

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları