Eşik Aşıldı

02 Haziran 2013 Pazar

Taksim Gezi Parkı’nı kesip biçen, ağaçları söküp parçalayan, 31 Mart’ın karargâhı Topçu Kışlası kılığında AVM planı yapanlar bu kez büyük bir tepkiyle karşılaştılar. Çevrecilerle başlayan parkı kurtarma, koruma eylemleri günlerce sürdü. Önce sınırlı bir katılımla başladı, az sayıda fedakâr insanın özverisiyle diri tutulmaya çalışıldı bu haklı istek.
Sonra birdenbire büyüdü isyan.
Neden?
Çünkü insanlar parçaları birleştirdiler.
“Bu halk bir şey yapamaz, direnenler iki yüz üç yüz kişiyi geçmez, geçemez” diyenler bile gördüler ki Taksim Gezi Parkı’nı kurtarmaya çalışan inatçı azınlığı küçümsemek doğru değilmiş. Üç yüz beş yüz kişiyle başlayabiliyormuş büyük direnişler.
Ağaçları gördük önce, sonra da ormanı...
Doğrusu gerçeğin görülmesinde Başbakan
Erdoğan’ın son günlerdeki “Artık saklamanın anlamı kalmamıştır, yeteri kadar güçlüyüz, artık referansımızın din olduğunu, amacımızın dini bir sistem oluşturmak olduğunu saklamaya gerek kalmamıştır” anlayışı ile söylediği nutuklar etken olmuştur.
Bu nutukların, yine artan baskıyla, birbirini izleyen yasaklarla, açıkça ortaya çıkan skandallara karşın bildiğini okuma,
“ben yaptım oldu, olacak” inadıyla birleşmesi de gözümüzü açmamızda pay sahibidir.
Başkanlık sistemi ısrarının, bugün fiilen uygulanan tek adamlığı yasallaştırma çabası olduğunu da anladık nihayet. Demokratikleşme palavrasının sırrı çürüyüp döküldü. O sahte aynaya bakıp saçlarını tarayan, o aynada kendi heveslerini, kendi güzelliklerini gören arkadaşlar bile anladılar kandırıldıklarını, sahte demokrasinin içyüzünü.
Eğer direnişe katılanların bu kadar farklı kesimlerden gelmesinin nedenini arıyorsanız, dozerin parçaladığı ağacı hatırlatmak isterim. Gerçeğin birdenbire somutlaştığını gördü insanlar. Somut gerçek birleştirir.
Ve o ağaçlar çok somuttu...
Sonra onların bir park dolusu ağaç değil, daha çok olduğunu keşfettik. Boğaz’a çakılacak üçüncü köprünün yok edeceklerinin de ötesinde talan edilecek ormanları,
“Beyefendinin” her sözünde somutlaşan geleceksizliği, otoriterliği, yani Türkiye’nin karanlık geleceğini, kendi hayatlarımızı gördük.

\n

***

\n

Bu direniş öyle sanıldığı gibi gençlik eylemi değildir. Yaş ortalaması yüksekti. Direnenlerin farklı kesimlerden oluşması, yığınsal eylemin çok değişik kesimlerce desteklenmesi de önemliydi. Gezi direnişi bu anlamda tarihseldir. Bir eşiğin aşılmasıdır. On binler sokaktaysa, dirençliyse, egemenler baskıyı, zorbalığı savunmakta zorlanıyorsa, on binler geri adım atmak yerine söylediklerinden bir adım geri atmıyorsa, hepsinden daha önemlisi farklı farklı görüşler, inanışlar, partiler, kuruluşlar Türkiye’ye dayatılmak isteneni kavramışlarsa eşik aşılır.

\n

***

\n

Gezi Parkı direnişinden sonra Türkiye farklı bir noktadadır. Bu eylemde kazanılmış olanlardan geri dönülemez artık.
AKP bu kez kaybetti. Bundan sonra atacağı adımların öyle kolayca sineye çekilmeyeceğini, seçim kazanmış olmanın her istediğini yapma hakkı vermediğini gördü. Bundan sonra her adımında güçlü bir toplumsal muhalefetle karşılaşacağını biliyor. Ufukta yenilgiyi gören her iktidar gibi hırçınlaşabilir, zorbalığı artırabilir ama muhalefeti susturamayacaktır. Çünkü artık farklı eğilimlerden oluşan toplumsal muhalefet de, kendisine dayatılanlara karşı birlik olmanın, inatçı olmanın, geri çekilmemenin değerini anlamış bir muhalefet olacaktır.
Direnenler Gezi Parkı direnişinde bunu gördüler ve sınadılar. Olmaz sanılıyordu.
Oluyormuş.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları