Cihangir Vicdanı

18 Haziran 2013 Salı

Baştan söyleyeyim, sözüm bir şahsa değil, topyekûn iktidara.
İktidar kimlerin gözlerini karartmış, kimlerin akıllarını başından almışsa bilhassa onlara.
Belli ki, çocuklarını ve kardeşlerini boğarak gücünü koruyan genetik bir hafızanın lanetli gölgesi üzerinizden bir türlü kalkmıyor.
O yüzden gençlere bu kadar hoyrat davranabiliyorsunuz.
O yüzden kardeşi kardeşe kırdırmaktan hiç gocunmuyorsunuz.
Demek zihninizin zindanlarına attığınız değerlere nihayet açık açık savaş açtınız. Belli ki vicdanınızla mantığınız arasına olmadık inançların gölgesi düşüyor.
O yüzden aklınız tutuk, gözünüz kara, diliniz yılan.
O yüzden adaletin binlerce yıllık akıllarla kuşatılmış üstünlüğünü, tıbbın kadim yeminlerle sağlamlaştırılmış ahlakını hiçe saymak size kolay.
O yüzden hiç düşünmüyorsunuz, karşınızda kim var.
Üç gün önce Taksim Meydanı’nda yanık bir arabanın enkazı üzerinde gencecik bir kız tek başına oturuyordu. Kucağında bir flüt, kameralara konuşuyordu. O kadar kırılgan ve naif görünüyordu ki, kameraman herkesin aklına gelebilecek ilk soruyu sordu:
“Korkmuyor musunuz?”
Kız boynunu büktü ve usulca gülümsedi,
“Çok korkuyorum” dedi, “Ama korkumuzu yenmezsek başka bir dünya hayal edemeyiz.”
Sizin gözünüzde insanlar ikiye ayrılıyor: Okumuşlar ve okunmuşlar.
Okunmuşları kolayca kandırabilirsiniz ama okumuşları yıldırmak zor.
Siz, maalesef korkuyla terbiye edilmiş bir tebaanın iradesiyle var olan bir iktidarsınız. Tebaanız korkuyu yenmeyi günah sayabilir. O yüzden korkuyla terbiye edilmiş bu tebaayı, korkusuzca yönetmek kolay.
Karşınızdaysa korkusunu şakalarla, müzikle, sevgiyle yenmeye çalışan ve tüm iktidarlara sorgusuz sualsiz boyun eğmeyi günah sayan insanlar var. Onlardan korkmanız da son derece doğal.
Kabul edelim, hepimiz tuhaf bir rüya gördük. Rüyada olup bitenler önemli değil. Önemli olan bu rüyanın tabiri. Neden böyle bir rüya gördük ve bu rüya neyin işareti.
Biz artık rüyadan uyandık. Şimdi gördüklerimizi anlamlandırmak için bilincimizin altını üstüne getiriyoruz. Eski kitapları açıp bakıyor, yeni kitaplar yazıyoruz. Siz de artık uyanın ve kendi kitaplarınıza bakın. Onların içinde de aklı açan, gözü aydınlatan, dili yumuşatan akıllar, yıkıcı değil yapıcı tabirler var.
Ben bu yazıyı şu an, kardeşi babası tarafından gözlerinin önünde öldürüldüğü için yemeden içmeden kesilen ve birkaç hafta içinde üzüntüsünden ölüveren içli bir şehzadenin adını taşıyan bir semtten yazıyorum.
Dün gece bu semtin ara sokaklarında yine TOMA’lar insanların üzerine kimyasal maddeler karıştırılmış tazyikli sular sıktılar. Polisler ara sokaklarda silahlarından plastik mermiler atarak adam kovaladılar. Eli sopalı gençler tehditkâr sloganlar haykırarak apartman kapılarını zorladılar. Kediler ve köpekler yerlere yığıldılar. Gökten ölü kuşlar yağdı. İnsanlar çaresizce öfkeli çığlıklar attı. Çünkü bu ülkeyi on yıldır, kardeş katli kanununu çıkaran, oğullarına gözünü kırpmadan kıyan padişahların soyundan geldiğine inananlar yönetiyor. Ama unutmayın bu ülkede, babası kardeşini öldürdüğü için üzüntüden hayatını yitiren vicdanlı şehzadelerin soyundan gelenler de yaşıyor.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları