Bağımsızlık, bizim karakterimiz

23 Kasım 2015 Pazartesi

Lise yıllarım, “Ülkücülerin kalesi” olarak nam yapmış bir okulda geçti. Okulun girişindeki panoda “Komünizm gördüğü yerde ezilmelidir” yazısı asılıydı; altında Kemal Atatürk imzasıyla…
Sonra yönetim değişti. Okula Sevgili Hocam Vecihi Timuroğlu müdür olarak atandı. Bir sabah geldik ki, girişteki Atatürk’e ait olmayan cümle değişmiş, yerine onun çok anlamlı bir sözü asılmış:
“Bağımsızlık benim karakterimdir.”
Mustafa Kemal Atatürk.

Bizim de karakterimiz
Bağımsızlık, Atatürk’ün karakterine yakıştığı kadar, kurduğu Cumhuriyet’e ve Cumhuriyet gazetesine de yaraşıyor.
Geçen hafta Strazburg’da Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün Basın Özgürlüğü ödülünü alırken gazetemizin en başta vurgulanan özelliği, bağımsız karakteriydi.
Sadece Türkiye’de değil, dünyada da büyük sermayeden, iktidardan ya da farklı çıkar gruplarından bağımsız gazeteler yok oluyor artık…
Pahalı bir yatırım haline gelen medya endüstrisi, menfaat arayanların kartvizitine dönüşüyor.
Bu ortamda hiçbir ekonomik güce, hükümet iltimasına, cemaat, parti, örgüt, loca desteğine yaslanmayan, tam bağımsız yayın organlarının ayakta kalması neredeyse imkânsız…
Oysa yayımlanan ya da yayımlanmayan her haberin ardında bir çıkarın sırıttığı günümüz medya ortamında, bağımsız kalmak eskisinden de daha anlamlı...
Cumhuriyet’in varlığı o yüzden çok önemli…
Diğer gazetelerde şu ya da bu nedenle okuyamadığınız pek çok haber, bu sayfalardan size ulaşıyor.

Bağımsızlığın bedeli
Lakin bağımsızlığın bir bedeli var:
Ekonomik dayanıksızlık…
İktidar kaynaklarından, reklamverenlerin göze girme arzusundan beslenen ya da yayın çizgisi ödüllendirilen patronun aldığı diğer ihalelerden finanse edilen medyanın aksine, Cumhuriyet gibi bağımsız yayın organlarının yegâne dayanağı, okurlarının desteği…
Bu gazeteyi yaşatan da o…
Yine de, döviz kurundaki en ufak değişim, kâğıt ve baskı maliyetini artırdığından bizi sıkıntıya sokuyor.
Bu sıkıntıyı gazetenin fiyatına, dolayısıyla okurumuza yansıtmamak için sayfa sayısını azaltma yoluna gittik geçen hafta… Bunu başka önlemler izleyecek. Bağımsız Cumhuriyet, medyada giderek yalnızlaştığı, mali, siyasi ve adli baskılarla karşılaştığı bu zorlu döneme hazırlıklı girecek. Bütün varlığını, haberciliğinden taviz vermemek için seferber edecek.

En büyük sermaye
Bütün bunlar, kendi ilkelerimiz dışında yasak tanımayan, baskıya boyun eğmeyen, kimseden talimat almayan, hiçbir güç odağına yaslanmayan haberciliğimizi, tam bağımsız çizgimizi koruyabilmek, okurlarımızın güvenine layık olabilmek için…
Biliyoruz ki, 38 yıl önce bir sabah okulumun duvarında asılı bulduğum o cümle, en büyük sermayemiz:
Bağımsızlık, bizim karakterimiz.

Muhabir Gazeteciliği
Gazeteciliğin tehlikeli ve masraflı bir uğraşa dönüştüğü ve giderek masa başında yapıldığı günümüzde muhabirin ve muhabire dayalı gazeteciliğin değeri katbekat arttı.
O yüzden geçen hafta alana çıkan, bize olayları içeriden yazan muhabirlerimizle gururlanıyoruz:
Ceyda Karan, IŞİD’in elinden kurtarılan Şengal’e girdi ve bize bu hayalet şehirden son haberleri verdi.
İlhan Tanır, Gaziantep’te yıllar önce tanıştığı, sonradan IŞİD’de komutanlık yapan bir Suriyeliden örgütün sırlarını öğrendi.
Paris’te Süleyman Tosunoğlu, Fransız başkentini kana bulayan canlı bombanın yaşadığı mahalledeydi.
Alican Uludağ’ın haberinden, aynı örgütün, İstanbul’u kana bulamak için hazırlık yaptığını ve Suriye’den canlı bomba ısmarladığını öğrendik.
Bu arada Damla Yur, Suriye savaşının yollara döktüğü mültecilerden trajik çocuk öyküleri damıtıyor, Pınar Öğünç, Kırşehir’de baskılara, baskınlara boyun eğmeyen bir kitabevi sahibinin direniş öyküsünü yazıyordu.
Cumhuriyet, haber neredeyse orada olmaya, size birinci elden tanıklıklar sunmaya devam edecek.
Hepinize iyi haftalar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları