Basın Sorunlarına Neden İlgisiz?

23 Kasım 2015 Pazartesi

Geçen haftanın mesleğimiz açısından önemli iki haberinden birisi Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü tarafından Cumhuriyet’e Basın Özgürlüğü Ödülü verilmesi, diğeri ise meslek örgütlerimizin Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün yetkilerini artıran yönetmelik değişikliği ve basın kartları ile ilgili yeni uygulamalar konusunu ele aldığı basın toplantısı idi. Cumhuriyet’in aldığı çok önemli ödül Cumhuriyet sayfalarında yer buldu. Refiklerimizden konuya haber olarak değinenleri de unutmayalım. Meslek örgütlerinin Ankara Mülkiyeliler Birliği salonunda yaptığı ve BYEGM’nin son karar ve uygulamalarını eleştirdirdikleri basın toplantısının medyada yer bulduğunu söylemek zor. Demek ki gazeteler ve gazeteciler kendileriyle yakından, yakından da değil çok yakından ilgili bu konuya ilgi duymuyorlar. Demek ki BYE genel müdürünün yetkilerinin artırılması, Basın Kartları Komisyonu’nun yapısının değiştirilerek çoğunluğun meslek örgütlerinden oluşmasının önlenmesi önemli değil. Demek ki, Sarı Basın Kartı’nın beğenilmeyen gazetecilere verilmemesi, yalnızca “müsaadeye mazhar” gazetecilerin gazeteci sayılmasının yolunun açılması gazetecileri ilgilendirmiyor.
Aralık ayının sonuna kadar basın kartlarının değiştirileceğini açıklayan BYEGM’ye “bu da nereden çıktı, gerekçe nedir?” diye soran da yok. Açıklanan gerekçe ise doğrusunu isterseniz hiç kimseyi tatmin etmedi. Şimdi herkesin aklındaki ve meslek örgütlerinin basın toplantısında da dile getirilen kuşku, “acaba hangi gazetecilerin basın kartları yenilenmeyecek” sorusudur. Haklı bir kuşku, haklı bir sorudur. Gazeteciler kendi sorunlarına sahip çıkmıyor, kendi gazetelerinde yer vermiyorlarsa, tıpkı bir zamanlar sendikalardan topluca istifa ederek bugünkü hazin durumu yaratmaktaki sorumlulukları gibi yeni ve daha vahim durumların sorumluluğunu taşımaya da hazır olmalıdırlar.

Yanlışlarda Direnmek Niye?
Bir iki konuya da kısaca değinelim. Geçen hafta bir okur mektubundan yola çıkarak “kayyım” ile “kayyum” arasındaki farka ve yanlış kullanıma dikkat çekmiştik. Neden yanlışta ısrar edildiğini anlamak zor. “Herkes böyle kullanıyor, artık galat-ı meşhurdur” deniliyorsa, “galat” ancak bir yanlış kullanımın uzun sürede yerleşmesi, yaygınlaşması ile olur, bu durum ise pek yenidir. Yineleyelim; kimi şirketlere, gazetelere atanan kişilere “kayyım” denilir. Hukuki bir terimdir. Kayyum ise Allah’a atfedilen sıfatlardan birisidir. Yok siz eğer, “eh bu kişiler de yetkileri bakımından öyle değil mi” diye mizah yapıyorsanız bilemem. Yanlışta direnmenin bir anlamı olduğunu ve bunun Cumhuriyet’e yakıştığını sanmıyorum.
Bu yanlış kullanımdan yola çıkarak yazılarda dil yanlışları üzerinde de bir iki söz edelim: Gazetemizde ve gazetelerde eksik olan röportaj dalında işler yapmaya çalışan ve bu çabasını sevinçle karşıladığımız yazarımızın röportajındaki bir cümle irkilticiydi. Yazarımız Gül Kitabevi’ne saldırı ile ilgili röportajında “insan cinsinin alçalabileceği zaviyelere dair” diye bir cümle kurmuş ve “zaviye” ile “seviye” birbirine karışıvermiş. Zaviye’nin iki anlamı var; birincisi açı, ikincisi ise, tekke ve zaviyeleri kapatan devrim kanunlarından hatırlarız, tekkenin küçüğü. Seviye ise düzey, alçaklık yükseklik derecesi anlamındadır. Kimsenin hevesini, heyecanını kırmak istemem ama röportaj gibi yeniden canlandırılması gereken bir dalın dil bakımından çok ama çok büyük özen istediğini, dili rahat kullanırken zedelememeye özen göstermenin de temel bir kural olduğunu bilmekte yarar var.
Ne yazık ki bir türlü azaltamadığımız pek çok dil yanlışı arasından Sayın Emre Yazman’ın hatırlattığı birine daha dikkat çekelim de burada ele alamadığımız benzer yanlışlara bir gönderme yapmış olalım. 21 Kasım, 7. sayfada “Kahraman’ı kızdıran isim” başlıklı haberde “acentecilik” diye bir sözcük geçiyor. Türkçede “acentecilik”, “acenteci” gibi sözcükler yok. Ya ne var? “Acentelik” var, “acente” var.

Yanıltıcı yazılara dikkat
Gazetenizi yıllardır izlerim. Her zaman objektif ve tarafsız bir bilgi kaynağı olarak değerlendirmişimdir. Ancak son zamanlarda Bilim Teknoloji ekinizde yer alan ve İstanbul’da özel bir hastaneye verildiği anlaşılan sağlık yazıları bu değerlendirmede ciddi çatlaklara neden oluyor, sizinle paylaşmak istedim. Bir önceki sayıdaki “Okul Çağında Çocuklarda Bel Ağrısı” yazısı sorunun en güzel örneği. Şöyle ciddi sorunlar var: 1. Yazar okul çocuklarında bel ağrısı sıklığının yüzde 70 olduğunu söylüyor. Bu benim özellikle bildiğim bir konudur, ciddi literatürde yüzde 27’nin üzerinde sıklık bildiren hiçbir yazı yok. 2. Yazar, “bilinen bir başka gerçek” diye başladığı cümlesinde çocukluk bel ağrılarının ileri yaşlarda da bel ağrısına neden olacağını belirtiyor, açıkçası bilinen böyle bir gerçeğin kaynağını ben bulamadım.
3. Makalenin içinde ve sonunda hiçbir şekilde bilimsel olarak analizi yapılmamış ve hele ki kesinlikle kanıtlanmamış birçok “tavsiye” bulunuyor. Örneğin; 4. Sırt çantalarının kalça kayışı takılsın, 5. sırt çantaları uzun süre kullanılmasın, 6. sırt çantalarının bel kemeri takılsın, 7. sırt çantası yerine tekerlekli çantalar kullanılsın, vb. Sonuçta, yazıyı yazan hekim metin içinde bazı referanslar vermiş, doğru; ama gerçek bilimsel kısım yalnızca bu. Diğerleri büyük ölçüde yazarın kendi fikirlerinin bilimsel gerçekler olarak sunulması. Aslında bu yazıya benzer yazılar (genellikle İngilizce popüler sağlık dergilerinden alınan) birçok gazetenin sağlık sayfalarında yer alıyor. Bu yazıları pek önemsemem, tıp dünyasında da hiçbir saygınlıkları yoktur. Ancak buradaki yazı saygın bir gazetenin “Bilim ve Teknoloji” ekinde çıktığı için, hatalı içeriğin ciddi yanlışlara neden olma olasılığı çok yüksek. Bu bağlamda Cumhuriyet gazetesinden ricam, eğer bir ekinizin herhangi bir sayfasını bir kuruma kiralıyor iseniz, bu durumun sayfa üzerinde belirtilmesi ve içeriğin ilgili kurumun sorumluluğunda olduğunun belirtilmesi. Benzeri örnekler (mesela Economist vb. dergilerde) sayfa üzerinde “reklamdır” ibaresi ile çıkıyor, sizin de böyle bir uygulamaya gitmeniz etik olarak daha uygun olacaktır diye düşünüyorum.
Saygılarımla. Prof. Dr. Emre Acaroğlu Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı

Yeniden verilemez mi?
Merhaba, Ben İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü 4. sınıfta okuyan bir öğrenciyim. Öncelikle Cumhuriyet gazetesinin 30 Ekim 2015 tarihinde Bülent Tanör’ün “Kuruluş” isimli kitabını vermesinden ötürü teşekkür ederim.
Geçen hafta içerisinde Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde akademik bir araştırma amacıyla Cumhuriyet gazetesinin 2001 yılındaki sayılarını incelediğim esnada her hafta bir eseri okurlarına hediye olarak verdiğini gördüm. Hediye olarak verdiğiniz eserler özellikle kitap okuma bağımlılığı olanlar için büyük bir hazine. Ben daha önce Cumhuriyet gazetesinin “Kültür Hizmeti” olarak yürüttüğü bu uygulamanın yeniden canlandırılmasını canı gönülden destekliyorum. Saygılarımla... Uğur Vardarlı

Okutur belki ama yakışır mı?
Merhabalar, şu haber üzerine yazıyorum: http://www.cumhuriyet.com. tr/foto/foto_galeri/419917/1/Silahla_fantezi_ yapmak_isteyen_kadin_hayatini_kaybetti. html
Foto galeri haberleri tatsızlaştı. Birinci derece cinayetle suçlanan “erkek arkadaş”ı değil, sanığın ifadesine göre “fantezi yapmak isteyen kadın”ın fotoğraflarını koyarak yaptığınız haber seksizmden başka bir şey değil. Cumhuriyet okuyarak büyümüş bir insan olarak internette yaptığınız bu tür “haberlerden” fena halde rahatsızım. Bilginize... Esen Kendir

Başkanlık logosuydu
Merhaba, 17 Kasım tarihli gazetenin dördüncü sayfasında “Duvar Yazıları” bölümünde Obama’nın elindeki kahve bardağının ABD’nin ünlü kahvecisinin logosunu bulundurduğu belirtilmiş. Ancak onuncu sayfadaki haberde bu logonun “ABD Başkanlık Logosu” olduğu bir görüntü ile desteklenerek sunulmuş. Altı sayfa arayla böyle bir çelişki ile karşılaşınca size iletmek istedim. Teşekkürler, iyi çalışmalar. Mert Can Doğan

İş Bankası personeli
Merhaba, 20 Kasım 2015 tarihli gazetenizin 7. sayfasında yer alan halka açık şirketler arasında en yüksek maaş alan şirketler tablosunda Türkiye İş Bankası’nın personel sayısı yanlış yazılmıştır. Türkiye İş Bankası’nın Personel sayısı 24.885’tir. Sanırım Garanti Bankası’nın personel sayısı ile karıştırılmış. Konuyu bilgilerinize sunarım.
Saygılarımla... Ramazan Kurt

Gencebay söyleşisi
Sokak ekinizde geçen pazar yayımlanan Orhan Gencebay söyleşisini yadırgadım. Saadettin Teksoy’u daha hazmedememişken Gencebay fazla geldi. Hadi kişi seçiminize bir şey demeyeyim ama sorularınız sayın Gencebay’ı üzmemek için özenle seçilmiş gibiydi. Daha yakın zamanlarda siyaset sahnesinde kendini göstermiş bu sanatçıya sorulmasını beklediğimiz sorular yoktu. Erdem İnce  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları