Hikmet Çetinkaya

Hem Yolsuzluk Hem Hukuksuzluk!..

25 Haziran 2013 Salı

Yoksulluğun, yolsuzluğun, adaletsizliğin, eşitsizliğin, hukuksuzluğun geçerli olduğu bir toplumda siz demokrasi ve özgürlüğün geleceğini beklersiniz...
Sanırsınız ki, demokrasi
“ben geldim” diye kapınızı çalacak!
Çok beklersiniz!
İntikam, kin,
nefret duygularını topluma şırıngalayan siyaset, kendi siyasal hesaplarını, yoksul ya da emekçi kesimleri birbirleriyle vuruştururak, ayrımcılık yaparak beslenir...
Demokrasisi gelişmekte olan ülkelere özgü bir yöntemdir bu!
Hele siz
din sarmalı içindeyseniz, derin milliyetçilik duygularınız yüreğinizin kıvrımlarındaysa onların işi daha kolaylaşır.
Gezi Parkı eylemleri İstanbul’dan başlayıp tüm Türkiye’ye yayılınca hiç beklenmedik bir şey oldu...
Siyasal iktidar olup bitenlerin farkında değildi, polis gücüyle direnişi kıramadı.
Bunun adına iktidar gücü denir!
Türkiye bunu yaşadı ve hâlâ yaşıyor!
Ekonomi, büyüme,
yabancı yatırımı, şu bu!
Küreselleşen dünyada
para babaları nereye yatırım yapacaklarını çok iyi biliyorlar.
Bizim gibi ülkeler onlar için cennetten bir köşe...
Halkımız ise bu olup bitenlerden habersiz,
“din-iman” ekseninde adaletsizliğin, ekonomik büyümeyle arasındaki ince çizginin ne anlama geldiğini görmüyorlar.
Kör bir inanç ayrışmayla kendini gösterirken olan yine yoksullara ve emekçilere oluyor.
Oysa bizim
acılarımız ortak, yaşamlarımız aynı!
Ezilen, sömürülen, aşağılanan halktır!
Kalleşliğin tuzağında bunca ölümler, acılar çekmiş halkımız
Uludere bombardımanında bile ikiye bölündü.
Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Rum, Süryani, Ermeni, Boşnak...
Adı ölüm bunun, neyi değiştirir?

\n

***

\n

Şeriatçı, mezhepçi bu yapılanmayı 1980 öncesi Kahramanmaraş’ta, Çorum’da, 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta, ardından Gazi Mahallesi’nde yaşadık.
Savaş alanlarında yürüyor gibiydik!
Duygularımızı kin ve nefret tohumları ekerek kan çiçekleriyle çoğaltıyorduk!
Mutsuzduk!
Sevgisizdik!
İnsanlık tarihinin kanlı sayfaları içinde yitip gitmiştik!
Faili meçhul cinayetler,
Başbağlar katliamı, yakılan ormanlar ve köyler...
Mardin ve başka yörelerde yaşayan Süryani yurttaşlarımızın yurtdışına kaçışı, bıraktıkları arazilerin yağmalanışı...
Boşaltılan köyler,
heba olan hayatlar!
Şehit cenazeleri!
Baş belası terör!
Bunların hiçbirinden ders almadık,
düşmanlık ateşini toplum içinde körükledik.
Ülkeyi yönetenler, gelmiş geçmiş şimdiki iktidar, hep
“Türk İslam” ve “Kürt İslam” senteziyle ayakta kalmıştı.
En şanslıları ise
AKP’ydi...
Şimdi AKP,
AB ülkeleriyle karşı karşıya geldi Gezi Parkı eylemleriyle birlikte...
Yine aynı söylem, değişen bir şey yok...
Devletin dili böyle:
“Dış ve iç mihraklar!”
Peki,
Reyhanlı katliamı hangi mihrakın işi?
Suriye sınırını
yol geçen hanı yapanlar, köktendinci, insan ciğeri yiyen, sözüm ona özgürlük savaşçılarını barındıran kimler?
Türkiye!
Avrupa Birliği, daha düne kadar AKP iktidarını
“Müslüman Demokrat” görmüyor muydu?
Demek ki cicim yılları bitti!
Merkel, Türkiye’ye restini çekti!
Hıristiyan Demokrat iktidar, Müslüman
“Demokrat” iktidarla ipleri kopardı...
Neredeyse
10 yıldır AKP’yi alkışlayan, Kürt sorununu barışçıl biçimde çözeceğine inanan AB, hükümetin Gezi eylemlerindeki şiddet uygulamasını temel hak ve özgürlüklere aykırı buluyor.
Kimse düşünmüyor, sonrası ne olur!
Sanıyorlar ki AB ülkeleri,
Mersinli çiftçi!
Ananı da al git!
Gezi Parkı’ndaki gençler
annelerini de alıp barışçıl eylemlere katıldı, unutmayın...

\n

***

\n

Aşırı şiddet, güç kullanımı!
Biri polis
dört ölü!
Gözaltı ve
tutuklamalar!
Medyaya baskı!
Bakalım daha nereye kadar?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları