Sansüre Giden Her Yol Mübah Olunca

20 Şubat 2014 Perşembe

Başbakan’ın arkadaşının çocuklarının başına geleni… bizzat ben de yaşadım…
Geçen yılın mayısıydı…
Tam Edward Snowden ve internette “Büyük Birader-NSA skandalı” tartışmalarının yaşandığı günler…
Bir sitede araştırma yapıyorum. Bir anda ekran karardı. Bilgisayar kamerasından “çak” yıldırım gibi bir ışık yandı. Işık söner sönmez ekran geri geldi ve bilgisayarımın sağ üst köşesinde, evimin içinde çekilmiş olan resmimi gördüm.
Arkamda, masamın arkasındaki büyük tablo görünüyordu.
Evimde çekilen görüntünün yanında da, ‘polis’ logosu taşıyan bir yazı dikkat çekiyordu…
Burada, bir “internet suçu” işlediğim ve bu sebeple bilgisayarımın IP adresinin bloke edildiği; falanca yere göndereceğim “100 Avro” karşılığında bilgisayarımı açtırabileceğim yazılıyordu….
İlk tepkim haliyle donup kalmak oldu.
Kendimi bir kurgu-bilim filminin göbeğinde hissettim.
“Evin mahremiyetine girip kamerayla bilgisayar başında resmimi çekiyorlar. Oha! Bu kadar mı bir Orwell gezegeninde yaşıyoruz?” oldum ve önce elim ayağım kesildi…
Ama olay Türkiye’de değil de, İtalya’da başıma geldiği için… hemen ardından… resmi bir kurum tarafından böyle açık bir “mahremiyet ihlalinin” yapılamayacağını düşündüm…
İnternet polisi ne dedi?
Polisten geldiği iddia edilen “fidye” talebini çok mantıksız buldum ve hemen Çizme’de internetiletişim suçlarıyla ilgilenen “polizia postale e delle comunicazioni/posta polisi”ni aradım…
Telefonda temas kurduğum internet polisi; bilgisayarımı kitleyen mesajın, internette “virüs saldırısıyla” sürdürülen bir dolandırıcılık türü olduğunu, böyle epey vaka yaşadığını söyledi.
Bilgisayarımı… uzmanına teslim edip virüsten temizletmekten başka şey yapamayacağımı... ekledi.
Benim kişisel olarak yapabileceğim bir şey olmadığı gibi, kendilerinin yapabileceği bir şey de yoktu….
Uyanık olmalı, internet çağının yol kazalarıyla yaşamayı öğrenmeliydik…
Özetle; para istenen yerlere para göndermeyeceğiz; bir…
Bilgisayar kamerasını, yara bandıyla kapatacağız; iki.
Bu asap bozucu şeyler için sansüre kucak açmayacağız; üç.
Başbakan; “internetin nasıl büyük bir tehdit oluşturduğunu göstermek için” anlattığı bu “virüsle yapılan dolandırıcılığı”; “tedbir” diye sunduğu sansürün kılıfı yaptı. Sözü ABD ve Avrupa’da “Bu tehdidi önlemeye dönük çok sıkı tedbirler var!” diyerek bağladı.
Oysaki böyle bir şey yok!
Benim İtalya’da bizzat yaşadığım ve benim gibi pek çok insanın başına gelen bir olay bu.
Ama bu gerekçelerle interneti sınırlamaya, Batı’da kimse cüret etmiyor.
Bu, uçak korsanları uçak kaçırıyor diye hava trafiğini kısıtlamaya benziyor.
Başbakan’ın varmak istediği sonuçlar için, ne var ki her mazeret mübah!
Benzer bir vesiyleyle hatırlarsanız geçende, “İngiltere Başbakanı Cameron’ın bir gazete kapa ttırdığını!”söylemişti.
İngiliz büyükelçiliğinden atik tetik “bu iddiayı şaşkınlıkla karşıladıklarına” dair açıklama yapılmış; “Cameron’ın gazete kapatmak gibi bir âdeti bulunmadığı” belirtilmişti…
Başbakan baskıcı icraatlarının gerekçesi olarak ısrarla hâlâ Batı’yı örnek göstermekten caymıyor!
‘Özgürlük’ yerine ‘iktidar’ korunuyor
TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’ndan Gül’ün onaylamış olduğu internet yasasına ilişkin bu arada önemli bir tepki notu aldım. Açıklama şöyle:
“Sayın Cumhurbaşkanı’nın tivitır mesajında, iki noktadaki yanlışlığın yeni bir yasayla giderileceğine dair açıklaması, yürürlüğe sokma yetkisinin hukuka aykırı kullanıldığını gösteriyor.
Cumhurbaşkanı açıklamasıyla, hukuka aykırı olduğunu düşündüğü, bu sebeple düzeltilmesini gerekli gördüğü bir kanunu; bunu bile bile yürürlüğe soktuğunu ifade ediyor aslında.
Yapması gereken, madem böyle düşünüyordu, yasayı TBMM’ye geri göndermek ve hatalı gördüğü hususların düzeltilmesini istemek idi.
Siyasi iktidar, internet kısıtlamak suretiyle, anlaşılan kısa vadede kendini korumaya almaya çalışmaktadır.
Oysa yapılması gereken, kişi özgürlüklerini korumaktır.
Bunun için, öncelikle fişleme ve idari takdirle kısıtlamadan vazgeçilmelidir.
Siyasi iktidarın seçimler öncesi çıkacak yasadışı bir kısım olası kayıtlardan rahatsızlık duyduğu anlaşılmaktadır… Hemen söyleyelim yasadışı kayıtları hoş görme hakkımız asla yoktur.
Ancak böyle bir endişesi varsa, bizim önerimiz biraz daha uzun vadeli ve yurttaş menfaatına düşünülmesidir.
‘Mazlum değişir zulüm bitmez!’
Şöyle ifade edelim; yarın öbür gün, iktidarları sona erdiğinde, bugün başkalarının hayatını karartan gizli görevli tanıkların, üzerinde oynanmış ses kayıtlarının ve sahte dijital verilerin karşılarına çıkabileceğini siyasi iktidar öngörmeli ve her yurttaşın menfaatına olacak şekilde gizli tanıklığı kaldırmalı, ses bantları ve dijital verilerin tek başına delil olmasına son vermelidir.
Aksi takdirde bu ülkede mazlumların adı değişir, fakat zulüm hiç bitmez.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları