Özgür Mumcu

Zor günler

25 Kasım 2015 Çarşamba

Her şey ani ve hızla gelişirken yorum yapmak zor ve riskli. Aslında Rus uçağının düşürülmesinin önemli sonuçları olacağı haricinde her yorum için erken. Çok dar bir alanda, çok fazla aktörün dahil olduğu bir silahlı çatışmada çok da şaşırtıcı olmayan bir vakayla karşı karşıyayız.
Taşeron güçler, taşeronların işverenleri, milis güçler, devletleşmiş terör örgütleri, etnik temelli gruplar, İslamcı örgütler, birbirine girmiş sınırlar, petrol kaynakları vs. derken Suriye ve Irak’ta yaşananlar ufak bir laboratuvarda yapılan bir cehennem deneyine döndü.
Birçok devletin hava kuvvetlerinin bir yerleri bombaladığı, ittifak halinde olanların bile müttefiklerinin diğer müttefiklerini bombalayabildiği bir karmaşa manzarası.
Daha üç beş gün önce dünya liderleri Antalya’da toplandıktan sonra kritik bir hadisenin meydana gelmesi de bölgede nüfuz savaşı yapan kuvvetlerin nüfuz alanlarını belirlemede büyük sorunlar yaşadığını gösteriyor.
Türkiye, desteklediği unsurlarla temasının kesilmesi tehlikesini bertaraf etmeye çalışıyor. Geçen günlerde, PYD’ye Fırat’ın batısına sokmama konusunda, ABD ile 98 km’lik IŞİD’den arınmış bölge konusunda mutabık kalmasıyla başarılı olacakmış gibi göründü. Son gelişmelerden sonra o hikâye nereye nasıl evrilecek şimdiden kestirmek zor.
Rusya destekli Esad rejiminin Bayırbucak bölgesinde hâkimiyet kazanması ise Türkiye açısından yine bir bölgede nüfuz kaybı demek.
Sınıra çok yakın bu bölgedeki Rus jetlerinin faaliyetleri hakkında Türkiye daha önce de uyarılarda bulunmuştu. Ancak Rus jetinin hava sahasını ihlal edip etmediği ve ettiyse ne kadar süreyle ettiğini anlamak için henüz erken. Türkiye’nin yayımladığı radar kayıtları kısa süreli bir ihlal olduğunu gösterirken Rusya ihlalin söz konusu olmadığını iddia ediyor ve bunu “objektif” kayıtlara dayandırıyor. O kayıtların da çıkması daha net bir tabloyu ortaya koyacaktır.
Gelgelelim, sınır ihlali Türkiye’nin yayımladığı haritadaki gibiyse saniyelerle ölçülecek kadar kısa bir sürede gerçekleşmişe benziyor. Bu durumda Rusya’nın uluslararası hukuku ihlal ettiğine şüphe yok. Ancak, Türkiye’nin Rus jetini vurmasının kuvvet kullanma hukukunda iki önemli kriter olan “gereklilik” ve “orantılılık” kıstaslarına uyup uymadığı tartışma yaratacaktır.
Yani, Türkiye kendi hava sahasını korumak için “gerekli” ve “orantılı” bir müdahalede mi bulundu yoksa Suriye’de desteklediği güçleri rahatlatmak için bir gözdağı mı verdi sorusu Rusya tarafından ortaya atılacaktır. Putin’in “terörizme destek verenler, arkamızdan bıçakladı” açıklamasını buna bağlamak akıldışı değil.
Putin’in G20 zirvesinde ipucunu verdiği “IŞİD’e destek olan ülkeler” suçlamasına dün vites arttırması da Rusya’nın meseleyi en azından uluslararası kamuoyunda Türkiye’yi zora düşürecek şekilde işleyeceğinin işareti.
Şayet uçağın pilotları iddia edildiği üzere Türkmen milisleri tarafından öldürüldüyse, Rusya’nın tavrının çok daha sertleşeceğini öngörmek mümkün.
Bu cehennem deneyi yapılan laboratuvarda gerginliğin hızla tırmanmasını kolaylaştıracak her şart mevcut.
Maharet bu tırmanışı önleyecek siyasi ve diplomatik mekanizmaları hızla kullanabilmekte. Maalesef ilk tepkiler ne Rusya’nın ne de mevcut iktidarın bunu kolaylıkla halledebileceğine dair çok umut vermiyor. Umalım ki sağduyu ve diplomatik çözüm galebe çalsın.
Medyaya da spekülasyon, çarpıtma ya da hamaset tuzaklarına düşmeme görevi düşüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları