Sosyal Bilimler Kongresi

25 Kasım 2015 Çarşamba

Ergun Türkcan Hoca, bilimle din arasındaki ilişkiyi Bilgi Üniversitesi yayınları arasında çıkan Türkiye’de bilim ve teknolojinin serüvenini anlattığı olağanüstü eserinde “...bilim ve din, birlikte, aynı yatakta, aynı rahip-bilim adamları elinde doğmuştur” saptaması yapıyor. Din, bilim, felsefe arasındaki kesişmelerin, etkileşimlerin hâlâ sona ermediğine, hatta günümüzde daha da karmaşıklaştığına dikkat çekiyor. Hiç kuşkusuz politikanın bilime ve dine el attığı koşullarda durum dar anlamda değişiyor; biz de bu önemli soyutlamadan sapmaların verdiği zararlar üzerinde düşünme fırsatı buluyoruz.

***

Tarih ölçeğinde bakıldığında böyle dönemler geçip gidiyor. Zor koşullarda mücadele edenler hep var. Günümüzden iki örneği hemen söyleyelim: İlki Bağımsız Sosyal Bilimciler’in büyük emek ürünü çok sayıda bilim insanının katkısıyla gerçekleştirilen ve Yordam Yayınları arasında çıkan “AKP’li Yıllarda Emeğin Durumu” başlıklı çalışmasıydı. İkincisi ise Sosyal Bilimler Derneği’nin ODTÜ Kongre Merkezi’nde 23-24-25 Kasım’da gerçekleştirdiği 14. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi’dir. 96 oturumda 600’ü aşkın tebliğin sunulduğu, tartışıldığı bu devasa kongre, büyük bir direnci gösteriyor.

***

Bu kongrelerin ilginç de bir tarihi var. 1967’de kurulan dernek, ilkini Haziran 1980’de gerçekleştirmiş. Sonra 1989’a kadar uzun bir ara var. Askeri darbe koşulları ne yazık ki bilimsel araştırmacılar, bilim insanları için zor zamanlar demek. Bilimin üniversitelerden uzaklaştırılmaya çalışıldığı zamanlardan söz ediyoruz. Şimdi yine bir alacakaranlıktayız. Bu da bilimcilerin, bilim insanlarının, araştırmacıların, hadi kendimizi de katalım, gerçeği aramaktan, aktarmaktan vazgeçmeyen gazetecilerin işlerinin bundan sonra daha da zor olacağını gösteriyor.

***

Bunun belirtileri artık gözle görülür haldedir. Belki de belirtiler diyerek olup biteni hafiflettiğim bile söylenebilir; aslında durum vahimdir. Birbiri peşi sıra açılan üniversitelerde öğrenim lise düzeylerine inerken bunca yılın birikimini aktarmaya çabalayan bilim insanlarını da zor zamanlar bekliyor. Bilim, felsefe ile din arasındaki tarihsel ilişki çoktan bozulmuştur; politika tarihi sıfırdan yazma hevesi, eğitim ve öğretimde düzeyi sıfırlama niyetiyle elini kolunu bilim alanına uzatmakta kararlı görünüyor.

***

Bu da bilimin her alanında, kuşkusuz sosyal bilimler alanında çalışan bilim insanlarının 12 Eylül’de olduğu gibi giderek yalnızlaşacaklarını, desteklerin azalacağını gösteriyor. Kongrenin program broşüründe Merkez Bankası’nın katkısından söz ediliyor ama siz o cümleyi yok sayın. Çünkü MB son anda desteğini çekmiştir. Bundan böyle öyle anlaşılıyor ki sosyal bilimciler kendi yağlarıyla kavrulacaklar ve Türkiye’nin aydınlık insanlarının katkılarını bekleyeceklerdir.

***

“Osmanlı ihtişamı” rüyası ile yeni bir rejim oluşturma çabası içinde olanlar keşke bu kongreyi izleyebilseler ve örneğin, yüzlerce bildiri içinden birini seçeyim; “Dersaadet’in ‘Olağan Şüphelileri’ ve Bir Asayiş Yöntemi Olarak Nüfusun Kontrol Altında Tutulması” başlıklı bildiriyi dinleyebilselerdi. Belki de “işte yaptıklarımızın tarihte de örneği varmış” deyip rahatlar ya da “bu işin sonu pek de iyi bitmiyormuş” derlerdi, kim bilir...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları