Edebiyat ödülleri ne işe yarar?

25 Kasım 2015 Çarşamba

En çok eleştirilen kurumlardan biri, belki de ilki edebiyat ödülleri. Ödüller, kimin adına, kimler tarafından, kime verildiğine bakılarak değerlendirilir, önemsenir ya da ciddiye alınmaz ama her şartta hakkında konuşulur. Hele sosyal medya çağında bol bol spekülasyonu yapılır. Hemen her zaman da ödülü kazanan eleştirilerin asıl hedefi olur. Hak etmediği düşünülür, jürinin haksızlık yaptığına inanılır, ödül kararının ardında kötü niyet aranır. Bu Nobel Edebiyat Ödülü için geçerli olduğu kadar ülkemizin güzide bir kasabasında hiçbir eseri yayımlanmamış kişilere verilen anma amaçlı bir ödül için de geçerlidir.
İnternette “Türkiye’de edebiyat ödülleri” diye arama yaptığınızda Taylan Kara’nın “Türkiye’de Edebiyat Ödülleri Nasıl Verilir?” yazısı çıkıyor. Taylan Kara genel hissiyatı iyi özetlemiş. “1. Türkiye’de edebiyat ödülleri birkaç kişinin kişisel kontrolü altındadır. 2. Ödül jürilerinin büyük çoğunluğu hep aynı insanlardan oluşmaktadır. 3.Ödül jürilerinin çoğu yarışmacıların eserlerini okumamaktadır. 4. Ödül vermede, edebiyat dışı ölçütler kullanılmaktadır. 5. Verilen bazı ödüllerden, ödül jürisi dahi haberdar değildir.” (bkz.gunzileli.com/2014/06/30/taylankaraturkiyedeedebiyatodullerinasilverilir/#ixzz3sEaXWCZd) Sonuç olarak da bir “ödül oligarşi”sinin var olduğu, bu oligarşinin Türk edebiyatını vasatlaştırdığını söylüyor. Kara’nın yazısına koltukname.com’da iki yıldır yayımlanan araştırmalar kaynaklık ediyor. Türkiye’de 2325 ödül verildiği ve bu ödüllerde 115 jüri üyesi bulunduğunu, jürilerde birden fazla kez üyelik yapanların oranının yüzde 31 olduğu belirtiliyor. Hem ödüllerin hem de jüri üyelerinin tek tek isimleri de veriliyor. Yararlı bir çalışma ama ödül sayısının 25’ten fazla olduğunu biliyorsanız, eksik. Etkili ve üzerinde konuşulabilecek ödüller söz konusu ise de bu sayı çok fazla.
Edebiyat ödülleri ile ilgili eleştirilerde kanıt ve veri olmadan iddiada bulunmak, söylentilere dayanarak yargıya varmak gibi önemli sorunlar var. Temel soru; edebiyat ödülleri yeni yazarlar mı yaratıyor yoksa var olan durumu mu yansıtıyor? Eğer ödül yıl içinde yayımlanmış bir esere veriliyorsa var olan durumu yansıtır, yani yeni bir şey yaratamaz. Üstelik Türkiye’deki neredeyse tüm edebiyat ödülleri adaylar arasından seçilen bir esere verildiği için jürinin edebiyat dünyasını belirlediği tezi de çok abartılıdır. Bu ödüllerin “haksız” bir şekilde verildiğini düşünüyorsanız katılmazsınız. Katılım olmayan edebiyat ödülü de zamanla işlevini kaybeder ve biter. Edebiyat tarihimizde böyle yok olmuş çok edebiyat ödülü vardır.
Yayımlanmış esere verilen ödüllerin en önemlilerinden biri Sait Faik Hikâye Armağanı. “İnsanlar İçinde Bir İnsan (Sait Faik Hikâye Armağan Antolojisi (1955-2007)” adlı Nursel Duruel’in hazırladığı, Yapı Kredi Yayınları’ndan yayımlanmış bir antolojisi var. 1955’te ödülü paylaşan Haldun Taner ve Sabahattin Kudret Aksal’la başlıyor, 2007’de ödülü alan Selma Fındıklı ile son buluyor. Eleştirilen jüri sistemi ve kazananların nitelikleri açısından ödül tartışmaları için önemli bir belge.
Yayımlanmamış eseri değerlendirenler kastediliyorsa, bu tür çok az edebiyat ödülü var. Bunların ilk akla geleni de “Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri”. 25 yıldır şiir ve öyküde yayımlanmamış dosyaya veriliyor. 25. yıl dolayısıyla Varlık Yayınları bir antoloji yayımlamış. Enver Ercan’ın önsözüne göre Cevdet Kudret, Melih Cevdet Anday, Nezihe Meriç, Leyla Erbil gibi isimler jüride yer almış. Jüri üyeleri sık sık değişmiş. Jürilerde çok yer aldığı için eleştirilen Doğan Hızlan da diğer adlar da mevcut jürisinde yer almıyor. Mehmet Erte’nin hazırladığı antolojiye baktığınızda ödül genellemelerin aksine ve amacına uygun olarak yeni şair ve öykücüleri edebiyata kazandırmış.Ödülü kazananların büyük bir bölümü önemsediğimiz, yazdıklarını merakla okuduğumuz isimler. Antoloji de bunun somut kanıtı olarak duruyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ara Güler Müzesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları