Mısır'da Darbe

05 Temmuz 2013 Cuma

Dün bu köşede yayımlanan ‘Artık Darbe Olmaz’ başlıklı yazıda “sosyal ve siyasal yaşamdaki boşluğun demokrasinin kurumları tarafından, demokrasinin kuralları içinde giderilememesi halinde, demokrasi dışı çözümler kaçınılmaz olarak gündeme gelir” deniliyordu.
Önceki gün bu yazı kaleme alındıktan birkaç saat sonra, bu evrensel kural bir kez daha Mısır’da yaşama geçti,
Muhammed Mursi, Mısır Silahlı Kuvvetleri tarafından görevinden uzaklaştırıldı.
Olay bal gibi bir askeri darbeydi.
Kimse olayın darbe yönünü yadsıyamaz ve kimse
“ne iyi oldu da böyle oldu” diyemez.
Ama yine kimse olayı yalnız bu yönüyle açıklayıp darbeyi vurgularken Tahrir Meydanı’nda, 2011’dekinin iki katına ulaştığı gözlemciler tarafından belirtilen kalabalığı görmezden gelerek Tahrir’in doğru bir tahlilini de yapamaz.
Ne oldu da Genelkurmay Başkanı ve Savunma Bakanı
El Sisi, Mursi’yi devirdi?
Halbuki Mursi, bu sonucu engellemek için kendince tüm önlemleri almıştı.
Mursi’nin iktidara gelir gelmez ilk yaptığı, olası bir darbenin kaynağı olarak gördüğü Mısır ordusu içinde tasfiyeye gitmek oldu.
Darbenin mimarı olarak gösterilen
Abdülfettah el Sisi, eşi tesettürlü, mutekit bir subaydı.

\n

***

\n

Müslüman Kardeşler, Temmuz 2013 darbesinin mimarı olarak gösterilen El Sisi için “Ordudaki adamımız” diyorlardı.
Nasıl oldu da
“Ordudaki adamları” Müslüman Kardeşler’in kendilerinden başka güç tanımayan iktidarını deviriverdi?
Yanıt, Mursi damgalı Müslüman Kardeşler iktidarının yolunu 2011’deki gösterilerle açan Tahrir Meydanı’nda yatıyor.
Onu görmeden olayı açıklayabilmek bu yüzden mümkün değil.
Darbe meydana geldiğinde, Tahrir Meydanı’nda 2011 Ocak ayındakini ikiye katlayan bir kalabalık toplanmıştı. Mısır tarihinin en büyük gösterisi olarak nitelenen bu kalabalığı oraya toplayansa Mursi’nin iktidara gelir gelmez, kendi yetkilerini artıran demokrasiyi ayaklar altına alan, kuvvetler ayrılığı prensibini, yargı bağımsızlığını hiçe sayan, halkın çoğunluğunun iradesini çiğneyerek ancak Müslüman Kardeşler yandaşlarının katıldığı bir halkoylamasıyla, azınlık oylarıyla kabul edilen bir anayasayı alelacele yürürlüğe sokmaya kalkarak Mısır’da Tahrir’den yükselen, iradeyi gasp ederek egemen olmaya çalışması
olmuştur.
Tahrir Meydanı’nda Mübarek’e karşı yükselen irade bu değildi.

\n

***

\n

Müslüman Kardeşler’in yapısını bilenler için sonuç şaşırtıcı olmadı.
Bütün bunlar olurken iki yıl önce katıldığım bir TV programında, Mursi ve Müslüman Kardeşler’in öncüsü olacakları bir demokrasi konusundaki kuşkularımızı dile getirince, Dr.
Nurşen Mazıcı ile birlikte, ekran karşısında hem de kendine demokrat diyen ünlü bir profesörümüzün saldırılarına hedef olduğumuzu anımsayınca şimdi elimde olmadan gülümsüyorum.
Sayın profesörün şimdi Mısır’ın durumunu nasıl açıklayacağını merak ediyorum.
Eğer, yalnızca,
“dış güçler, belirli baskı odakları ve lobilere!” yaslanarak “laik- İslamcı karşıtlığı”na dayanarak açıklamaya çalışırsa boşuna çaba harcar. Çünkü bu durumda, Tahrir Meydanı’nda toplanmış Mısır tarihinin en büyük kalabalığının ne anlama geldiğini kavramamış ya da Selefilerin de Mursi’den neden ayrıldıklarını hiç anlamamış demektir.
Mursi’nin akıbetine bakarak aceleyle siyasal İslamın sonunun geldiğini iddia eden
Beşşar Esad’ın tanısı da pek gerçeklerle bağdaşmıyor.
Mursi’nin devrilmesi ne siyasal İslamın ne de tarihi boyunca nice badireler atlatmış olan Müslüman Kardeşler’in sonudur.
Bundan sonra ne olacağına gelince: O da yeni iktidarın ne zaman seçime gideceğine, gerçekten temsil niteliği olan bir iktidarın hangi hızla oluşacağına bağlıdır.
Bir an önce, Müslüman Kardeşler dahil her kesimi kucaklayan en geniş temsili yansıtan bir iktidarın oluşması Mısır’ın selameti açısından zorunludur.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları