'Sol Açık'

08 Temmuz 2013 Pazartesi

Ülke siyasetinin Gezi sonrası nasıl biçimleneceği değişik yönleriyle tartışılıyor. Bu tartışmalar bağlamında unutulmaması gereken, Gezi olayının AKP’nin giderek bunaltıcı baskıya dönüşen muhafazakârlığının bir sonucu olduğudur.

\n

Kendi içinde çok değişik renkleri barındıran Gezi, AKP uygulamalarına karşı çıkanların oluşturduğu bir büyük gökkuşağıdır.

\n

***

\n

Ancak Gezi, AKP’nin yerini alacak bir siyasi hareket özelliği kazanabilir mi?
Bu soruya yanıt bulmak, var olan koşullarda,
anayasal ve yasal belirsizlikler ortamında hiç de kolay değildir.
Ya da Gezi’nin, kendi değişik renklerinin var olan siyasal partilerden birinde kümelenmesi, o siyasi partinin
niteliksel dönüşüm geçirerek AKP’nin seçeneği konumuna getirmesi olanağı var mı? Bu soruya, şimdilik olumlu yanıt verme olanağı bulunmuyor.
Çünkü AKP dışında kalan partiler görevlerini tam olarak yapmış; Gezi’de ortaya çıkan tepkinin enerjisini özümseyerek
siyasi enerjiye dönüştürmüş ve böylelikle AKP’ye seçenek olacak kadar güçlenmiş olsalardı, Gezi olayı bu ölçüde kitlesel ve yaygın olarak ortaya çıkmazdı.

\n

***

\n

Başta AKP, siyasetin Gezi’den bugüne dek gerekli dersleri çıkarmayı başardığı söylenemez.
AKP iktidarı, hiç olmazsa bundan sonra ülke içinden gelen uyarılarla birlikte aynı doğrultuda, özellikle ABD ve AB çevrelerinin
demokrasinin evrensel değerleri çerçevesindeki önerilerini doğru değerlendirir; daha katılımcı, adalete, özgürlüğe eşitliğe daha fazla önem veren bir tutum sergileyebilir mi? İktidarda yaptıklarının her gün kanıtladığı gibi AKP’nin niteliği buna hiç elverişli değildir; yine de günümüzün kilit sorusu budur. Mısır’da yaşanan ve onaylanması kesinlikle olanaklı olmayan son askeri darbeden bile Mursi dersleri çıkarılabilir. Aslında Mısır’daki o musibet (kötülük), anlayana bin nasihat (öğüt) yerine geçmelidir!

\n

***

\n

Gezi sonrasında geliştirilen önemli önermelerden biri, CHP’nin daha da muhafazakârlaşmasıdır. AKP’ye seçenek olabilmesi için bu partinin kendi tarihi ile hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde hesaplaşması ısrarla isteniyor.
Ancak olmuyor; geçen dört yıl boyunca
CHP’ye verilmeye çalışılan muhafazakârlık mayasının tutmadığı görülüyor. Böyle olunca da ortaya şimdiki gibi sözü, sazı anlaşılmayan, ne Musa’ya, ne İsa’ya yaranan bir CHP çıkıyor!
Eğer
Gezi, özünde AKP muhafazakârlığına bir büyük başkaldırı ise -ki öyledir- daha da muhafazakârlaşarak Gezi sonrasının siyasetinde etkinlik kazanılmaz!
Kaldı ki muhafazakârlar, kendi aralarında olduğu
varsayılan kavga ve ayrılıkları da tamamıyla unutarak Başbakan’ın arkasında saf tutuyor!

\n

***

\n

Siyasetin Gezi sonrasıyla ilgili en önemli ipuçlarını futbol takımlarının taraftarları veriyor. Birlikte maç izlemeleri AKP iktidarı tarafından sağlanamayan, daha doğrusu yasaklanan taraftarlar Gezi’de kol kola giriyor. Taraftarlar bir bütün olarak, özellikle de Beşiktaş’ın Çarşı ve Fenerbahçe’nin Sol Açık Grubu, gerçekte, yalnız barışın ve dostluğun değil, asıl, geleceğin siyasetinin yeni biçiminin tomurcukları sayılmalıdır.
Özgürlük isteyen bilgisayar ağı gençliğinin bu çıkışı karşısında, Türkiye siyasetinin eksiği ya da açığı muhafazakârlık değildir;
gerçek açık; çağdaş demokrasinin hukuk devleti, özgürlük, eşitlik, bilimin yol göstericiliği, çevre duyarlı, barışçı ve dayanışmacı değerlerini sahiplenen bir sol oluşum ve duruştur!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları