Hikmet Çetinkaya

Savaş değil barış...

26 Kasım 2015 Perşembe

Havuz medyasının “savaş çıkar mı çıkmaz mı” diye bir tasası falan yok. Keyifleri yerinde hepsinin...
Sabah sabah gazetelerin manşetlerine bakıyorum, önceki gece televizyonlarda yapılan tartışmaları kafamda tartıyorum...
Nereye gidiyor Türkiye?
Türkiye’nin Ortadoğu bataklığına girmesi umurlarında değil onların.
Bir gazetenin manşeti şöyle:
“Vizyon Kabinesi...”
Manşetin altında bir başka başlık iri harflerle boy gösteren:
“Tam 10 kez uyardık günah bizden gitti!”
Günah bizden gidince savaşa mı gireceğiz?
Ankara’yla Moskova arasında her geçen gün ivme kazandığı söylenen “dostluk” bir çırpıda nasıl sonlandırılıp, “savaş çığlıkları” atılır.

Rus savaş uçağı tüm uyarılara karşın hava sahamızı ihlal etti, tamam. Sınırlarımızı, havadan ve karadan korumak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin birincil görevi.
Bunları elbet biliyoruz.
Peki, Rus uçağının vurulma nedenini Genelkurmay Başkanı ya da Başbakan açıklar, Cumhurbaşkanı değil.
Açıkça “fiili başkanlık” düşü, sağduyunun, aklın üzerine çıkıyor, ortam bir anda geriliyor.
İktidar sırtını NATO’ya dayayarak, Rus savaş uçağını düşürüyor.
AK Saray’ın açıklaması, ardından dümen kırılıp hükümetin hemen NATO’ya başvurup acil toplantı istemesi.
Sözüm ona bu olup bitenlerin tümü iktidarın “stratejik derinlik” adını verdiği dış politikadan kaynaklanıyor...
Sanayici tedirgin, ihracatçı tedirgin, turizm sektörü tedirgin, halk tedirgin...
Son 48 saatin özeti bu!

***

Geçen hafta sonunda Ankara’da Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında yapılan güvenlik toplantısı ve ardından yapılan açıklama...
Davutoğlu, Bayırbucak Türkmen Bölgesi’nde yaşananları Türkiye’nin yakından izlediğini, hükümetin bu konuda çok duyarlı olduğunu, konuyu BM’ye getireceklerini söylemişti...
Başbakan, Bayırbucak’ta IŞİD’in olmadığını söylüyor, Rusya’nın böyle bir görüntü sergileyerek Türkmenlere katliam yapacağından kuşku duyuyordu.
Davutoğlu ayrıca, MİT TIR’larına yönelik operasyonları kamuoyuna açıklayanları suçluyordu.
Yapılan öteki açıklamalara gelince...
İnsanda kafa karışıklığına yol açıyordu. 1500 kadar Türkmen sınıra dayanmış, Hatay Valiliği ve Kızılay onlara yardım elini uzatmıştı.
Tüm bunlar olurken kimi IŞİD ve El Nusra militanlarının Türkmenlerin arasına karıştığı yazılıp çizilmeye başlandı...
Konuyu BM’ye getirip çözüm aranırken Ortadoğu’da liderliğe ve oyun kuruculuğa soyunan Türkiye, Suriye bataklığına adımını atmıştı.
Yazımı yazarken kendi kendime soruyorum:
“Gerçekten Bayırbucak neresi, orada neler oluyor?”
Türkiye’de kaç gazeteci, yazar, aydın, bilim insanı, siyasetçi, sağcı, solcu, sosyalist, komünist, dindar, Türk, Kürt biliyor Bayırbucak’ta yaşananları?
Rus uçakları, Türkmenleri mi vuruyor havadan yoksa El Nusra’yı mı, IŞİD’i mi, kimi?

***

Bunca yıl barıştan, kardeşlikten, sevgiden, aşktan, umuttan yana olduk...
Ezilen ve sömürülen halkların kardeşliğini, sevgi ormanında hayatın güzelliğini anlatmaya çalıştık.
Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Mısır’da, Pakistan’da, Afganistan’da, Filistin’de akan kan...
Gazze’nin ölü çocukları...
İçinde o gizli tazeliğin acılı türküsünü söyleyen insanlık bitiyor bu evrende.
O aydınlık baş, ölüm mangalarına teslim oluyor...
Hayat duruyor bir anda.
Umudun var olduğu yere doğru koşup bir çiçek atlasıyla insanlara sarılmak.
Sevmek, sevilmek, sevginin genç ormanlarında dolaşmak.
Böyle günlerde vahşi kapitalizme, sömürüye inat bir ıtır çiçeği sevencenliğinde olmalı hayatımız...
Kardeşçe ve barış içinde...
O denli zor mu böyle yaşamak, yaşarken çoğalmak!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları