Ortadoğu'da Kargaşa... Ve Düzen Arayışları

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Alpaslan Işıklı Hocamızın yokluğunu fena halde hissedeceğiz. İnançlı, kararlı, üretken, yüce gönüllü yaşamını, düşünmeye zorlayan fikirlerini unutmayacağız.

\n

***

\n

Batı’da siyasal İslamın umut bağlanan kesiminin yönetimlerinin, Mısır ve Türkiye’de toplumsal muhalefetin duvarına toslaması, her iki ülkede de siyasal İslamın yönetimlerinin toplumsal muhalefet karşısında beklenen esnekliği gösterme, postkolonyal (“bağımsız” ama emperyalizmin müdahale düzeneklerini içinde taşıyan) devleti yönetme becerilerinden yoksun olduklarını ortaya koydu. Bu durum, “büyük güçler” açısından önemli bir soruyu gündeme getiriyor: Siyasal İslamın ılımlı kesimi (Müslüman Kardeşler akımı ve benzerleri) iflas ettiğine göre bölgede, dolaylı yönetimin aracısı kim (ne) olacak?
Bu soruya cevap üretme çabaları bağlamında,
“ordu, medya, molla” üçlüsü öne çıkarken aynı anda, deneyimli diplomat, Hindistan’ın eski Türkiye büyükelçisi Bhadrakumar’ın bir yorumunda vurguladığı gibi, Mısır ve Suriye konularında, ABD, Rusya, Suudi Arabistan ve İsrail’in “aynı sayfada” buluşmaya başladıkları görülüyor. Bu gözlemler doğruysa, AKP Türkiye’sini yeni bir dış politika fiyaskosu bekliyor.

\n

‘Aynı sayfada’ olanlar ve olmayanlar

\n

Bhadrakumar saptamalarına, Rusya’nın Mısır’daki ABD eğitimli komutanların darbesine olumlu yaklaştığını gösteren açılımını aktararak başlıyor. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov demecinde, askeri darbe sorununu görmezden gelerek Mısır’da istikrardan yana olduklarını söylüyor. Bhadrakumar’a göre İsrail’in Rusya’nın Golan Tepeleri’ne barış gücü gönderme önerisine sıcak baktığına ilişkin haberin Suudi gazetesi Asharq Al-Afsat tarafından ABD’nin onayı olmadan açıklanması da söz konusu olamaz.
Bhadrakumar bu gelişmelere, Suriye Baas Partisi ile Suriye Ulusal Koalisyonu’nun üst düzeyinde aynı günlerde gerçekleşen değişiklikleri ekliyor. Türkiye ve Katar’ın desteklediği
Hitto istifa ederken, Suriye Ulusal Kongre’sinin yönetimine şimdi Suudilerin adamı Ahmet Carba gelmiş. Bhadrakumar, Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın Mısır’daki cuntanın oluşma sürecine katkısının, darbenin hemen ardından gönderdiği kutlama mesajının, mali yardımın, Mısır’a ABD yardımının, F-16’ların teslim edileceğine ilişkin açıklamaların altını çiziyor.
Bhadrakumar, Suudi Veliahtı’nın ramazan mesajında
“Aşırı uçların dini kendi bencil amaçlarına alet etmesine izin vermeyeceğiz” ifadelerinin Suriye’de olumlu karşılanacağını, buna karşılık gelişmelerin İran, Türkiye ve Katar’ı bölgede yalnızlaştırdığını savunuyor. (The Asia Times, 12/07). Katar tutumunu değiştirdi, yeni Mısır yönetimini destekliyor.
Pazartesi günü
Ajans France Press’in geçtiği “Alman Şansölyesi Merkel, 3 Temmuz’da tutuklanan Mursi’nin serbest bırakılmasını isteyen bir açıklama yaptı” haberini görünce, “yukardaki sayfa”nın dışında kalan tek ülkenin Türkiye olmadığını düşündüm. AKP yönetiminin Mursi’yi yeniden başa getirme saplantısını şaşkınlık, korku olarak okumak olanaklı. Ama dünyanın en güçlü ekonomisine sahip, AB’de liderlik konumuna yükselmiş Almanya’nın tutumu özellikle önemli.
Merkel’in “ana akıma” uymayan sözleri üzerinde düşünürken aklıma, Robert Kaplan’ın mayıs ayında Gate Stone Institute portalında yayımlanan o zaman garipsediğim bir yazısı geldi. Bu yazıda, Kaplan, ABD’nin Kosova’dan Libya’ya tüm askeri müdahalelerinin eski Osmanlı topraklarında gerçekleştiğine dikkat çekiyordu. ABD, bu müdahalelerle seküler rejimlerin devrilmesine, şeriat yanlısı siyasal İslamın yükselmesine yol açarak, bölgede adeta bir “Osmanlı İmparatorluğu” projesinin yeniden yapılanmasını kolaylaştırıyormuş. Halbuki, Kaplan’a göre Müslüman dünyasını tek bir liderliğin altında birleştirme projesinin arkasında esas olarak Almanya var. Ve Almanya, bu süreçte liderliğini bugüne kadar gizlemeyi başarmış. Kaplan, ABD’nin, Almanya’nın önünü açıyor olmasından yakınıyordu.
Deneyimli bir yazar, araştırmacı, halen Stratfor’un baş jeopolitik analisti olan Kaplan’ın yazısında Almanya’yı hedef göstermesini garipsemiş,
“uçmuş” diye düşünmüştüm. Merkel’in açıklamasından sonra, o kadar emin değilim. Sakın bu son gelişmelerin altında, derinlerde bir yerde Almanya’nın bölgedeki etkisini kırma amacı da yatıyor olmasın?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları