Büyük İş!

02 Ağustos 2013 Cuma

Genç basketbolcularımız 18 yaş altında Avrupa Şampiyonu oldular... Boru değil bu: Avrupa Şampiyonluğu! Futbolda aynı yaş grubunda Avrupa 8’inciliğinin ötesine geçemezken (en son 20 yıl önce bir şampiyonluk var, o da... Hadi neyse! Ha... Bir de... U17 ulusal futbol takımı 2004 yılında Avrupa Şampiyonu olmuş, sonrasında yine “tık” yok) basketbolda Avrupa devlerini sollayarak şampiyon oldu gençlerimiz. Bakalım bundan sonra ne olacak?
Ah, evet! Esas soru bu: Bakalım bu çocuklar, birkaç yıl sonra da şimdi alt ettikleri oyunculardan daha iyi kalabilecekler mi? Yıldızlarda, gençlerde hep iyiydik ama nedense sonra o
“yıldızlar”ımız bir bir söndüler. Ya da... Daha doğrusu... O gün gölgede bıraktıkları bazı oyuncular bizimkileri sollayıp geçtiler. Neden mi? Ah bir bilebilsek...
En çok öne sürülen neden,
“yabancı oyuncu çokluğunda bu çocukların forma şansı yakalayamaması.” Bence yok öyle şey! 18 yaşında bir yıldız adayına forma şansı verilmez. O, önündeki ağabeyinden de, yabancı oyuncudan da söke söke alır formayı. Hiçbir koç, antrenmanda yabancı oyuncuya kan kusturan, ağabeyine nefes aldırmayan bir oyuncuyu yalnızca genç diye kenarda oturtmaz. Ama sen, “Ben gencim, kollayın beni” dersen kimse senin için yarım sayı bile riske etmez. A takımlar oyuncu kazanma yeri değildir...
Oyuncu menajerlerinin ve ailelerin gazına gelmezlerse, Avrupa şampiyonu olan bu çocukların birçoğu geleceğin yıldızları olacaktır. Kimileri iddialı takımlarda büyük oyuncuların arkasında bekleyerek, kimileri de daha az iddialı takımlarda oyun deneyimi kazanarak bu yolda ilerleyecekler. Hangisinin
“doğru yol” olduğunu söylemek neredeyse olanaksızdır çünkü bu çok bilinmeyenli bir denklem gibidir: Oyuncunun karakteri, şansı, hangi kulüpte kiminle çalıştığı veya hangi oyuncunun arkasında yedek beklediği önemlidir. Örneğin Kartal Özmızrak, Derron Williams gibi bir dünya yıldızının arkasında bekleyerek birçok yeteneğini geliştirmiş olabilir. Şimdi kim “Williams olmasaydı Kartal Beşiktaş’ın oyun kurucusu olurdu” diyebilir? Halep oradaysa arşın burada! Avrupa şampiyonu takımın oyuncusu o: Alabiliyorsa gitsin alsın o formayı.
Ha! Dikkat etsin, benimdi bir zamanlar o şampiyon forma ve ben 20 yaşındaydım BJK’ye transfer olduğumda... 17 yaşında Kadıköyspor A takımında ilk beş oynuyordum, (bu noktada
Aydan Siyavuş’u rahmetle anıyorum) ikinci ligden birinci lige çıktık, iki yıl da birinci ligde sürekli ilk beş oyuncusu olarak oynadım. Yani... “Genç olana forma vermezler” diye bir kural yoktur basketbol dünyasında...
Dilerseniz o filmin sonunu da anlatayım size: Ben yaşlanırken aşağıdan arslan gibi
İhsan Bayülken geldi. Antrenmanlarda perişan etmeye başladı beni. Atsam atamıyorum, tutmaya kalksam tutamıyorum derken.. “Pes” dedim. Bıraktım basketbolu... İhsan sırtımdan söküp almıştı formamı. Ben vermemiştim, kimse vermemişti, o almıştı... Neymiş? “Genç olana forma vermezler” diye bir kural yokmuş basketbolda...
Yaşlanıyorum galiba. Yirmi beş yıllık yorumculuk yaşamımda belki de ilk kez kendimden bir şeyler yazdım. Garip! Neyse... Gençleri anlayabildiğimi söylemek için yapmışımdır bunu belki. Oysa... Orsan Welles’in o ünlü şarkısını anımsatsam yeterdi: “I now what is to be young...” Yani.. Ben genç olmanın ne demek olduğunu bilirim.. Ve ben... Basketbolda Gençler Avrupa Şampiyonu olmanın ne kadar önemli bir şey olduğunu da bilirim. Kutluyorum sizi gençler, kutluyorum seni Taner Günay Hocam, katkılarından dolayı teşekkür ediyorum sana Nihat İziç ve (çok şaşıracaksınız ama) sana da bu gençlere verdiğin destek için teşekkür ediyorum Turgay Demirel...

\n

\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorumluluk! 11 Mayıs 2020
Mücbir sebep! 24 Mart 2020
Ergin-Larkin 18 Mayıs 2019

Günün Köşe Yazıları