‘Orada ne işiniz var?’

01 Aralık 2015 Salı

Arkadaşımız Nilgün Cerrahoğlu’nun dünkü gazetemizde yayımlanan Putin’le restleşme” başlıklı yazısını atladıysanız geri dönüş yapıp okumanızı öneririm... Başbakan Davutoğlu’nun Rus uçaklarının IŞİD’in olmadığı Hatay sınırını ısrarla bombalamalarına yönelik;
“Orada ne işiniz var” sorusuna, Türkiye’de de elçilik yapmış ABD’li diplomat James F. Jeffrey’ye ait, Nev York Times’da yer alan görüşlerle açıklık getiriyor.
Çoğunluğumuzun Suriye’nin Hatay iddialarına ilişkin az da olsa bir bilgisi vardır... Rusya’nın bu iddialara arka çıktığı da biliniyor. ABD’li diplomata göre Rus jetlerinin Hatay semalarındaki eylemlerinin bu tarihi arka planla bir ilişkisi; Ankara’ya bir gözdağı söz konusu olabilir... Nilgün benim de katıldığım, başta pek çok muhalif siyasetçinin görüş açıklamalarında, çok sık yer verilen benzer uyarıların, vurgulamaların altını çiziyor... “Aman Ortadoğu bataklığına girme! Altından kalkamayacağın faturalarla karşılaşırsın...” gerçeğiyle, Ortadoğu bataklığına nasıl çekilinebilindiğine ilişkin bir yüzleşmeyle karşı karşıya kalındığını anımsatıyor...
Kaçınılmaz sonuç dün gözlerin Paris’te toplantıya ikisinin de geç kaldığı Erdoğan- Putin arasında umulan bir görüşme en azından ayaküstü karşılaşmanın gerçekleştirilip gerçekeştirilemeyeceği üzerindeydi. Toplantının dünya ve çocuklarımızın geleceği için yaşamsal önemde olan; çevre, dünyaya verdiğimiz dev kirlenmeye karşı alınması zorunlu önlemler paketinin içeriği, alınacak kararlar, bize düşen sorumluluklarla birlikte yine gündemimizin dışına düşmüştü.

***

Bu arada zengin Kuzey dünyasını artık ciddi boyutlarda tehdit etmekte olan ölümüne göçleri durdurmaya yönelik Türkiye’ye biçilen yeni rolle ilişkili, AB ile estirilen ilişkilerde yeni bahar havasının gerçekliğinin sorgulanması gündemde... Daha doğrusu geçmiş acı deneyimlerden sonra sayısız koşulla ilişkilendirilmiş, ileriye dönük (mişli-mışlı) bahar havasının düşünü kuramayacak kadar deneyimli olduğumuza göre, milyonlarca daha göçmenin, komik maddi destekler karşılığında Türkiye’ye yıkılmasının sonuçlarına kafa patlatmamız gerekiyor.
Saray-Hükümet, İktidarlarımızın Ortadoğu, İslam dünyasına egemen olma, ganimetlerden yararlanma düşlerinin ileriye dönük ağır faturalarının başında dünya çapında en ağır yükle üstümüze kalan “göçmenler” faturasının nasıl altından kalkılacağının kara kara düşünülerek çözülebilecek hali yok...
Zengin Kuzey dünyası, uygar Batı, ABDAB’nin insanlık duygularıyla sahipleneceği göçmenlerin sayısının yüz binlerde kalacağı, Türkiye’nin payında ise 4 milyonu bulacak bir vahim gerçeğe ulaşacağına şimdiden kesin gözüyle bakılıyor. AB ile estirilen bahar havası düşünün şimdiden Türkiye’ye dönük bedellerinde ise, Türkiye siyasi erkinin üstlendiği göçmenler ağır yükü karşılığında evrensel insan hakları, demokrasi, hukuk devleti standart sapmalarına yeniden göz yumulması gibi bir bedeli de var... Liderlik odaklı İktidarlarının Suriye politikaları ekseninde öne çıkan uyumsuzluklar sürecinde, İktidarlarının üyesi olduğu cephe ile çelişen hukuk devleti, insan hakları, demokrasi ihlalleri, ABD-AB siyasi merkezlerinin de içinde rol aldıkları kurumlar raporlarında da görünür boyutlarda önemli yer almıştı.
Batı dünyası siyasi erklerinin, Türkiye’ye yönelik insan hakları ihlallerindeki çifte standartları yeniden mi ağırlık kazanmakta? Yoksa göçmenler yükünün kabul ettirilmesi, AB ile bahar havası süreci için geçici bir görmezlikten gelme mi söz konusu? Rusya-Türkiye sıcak ilişkilerinin bozulması sonrası Türkiye’yi AB cephesine yakınlaştıracak gerçekçi adımlar, doğal sonucu insan hakları, demokrasi, hukuk devleti ilkelerinde duyarlılık söz konusu mu olacak?
Bizi bizden başka kurtaracak gücün, gerçeğin olmadığı, Cumhuriyet kazanımları, Atatürk devrimleri de içinde olmak üzere, kesintisiz barış içinde birlikte yaşam, hukuk devleti düzeni, demokrasi savaşımı olduğunu ne zaman öğreneceğiz?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bayram benim neyime? 9 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları