Ahmet İnsel

Mutlak güç her yerde mutlaka baştan çıkarır

01 Aralık 2015 Salı

“Eğer güç baştan çıkarma eğilimindeyse; mutlak iktidar mutlaka baştan çıkarır.” 19. yüzyıl İngiliz tarihçi ve felsefecisi Lord Acton’un bu değerlendirmesi, Makyavel’in “iktidar bozar” tespitini, daha ince biçimde tekrarlar. Lord Acton’un değerlendirmesi, eğer yürürlükteki iktidar yapısı yolsuzluk, yetki suiistimali, güç sarhoşluğu gibi sonuçlar yaratmaya müsaitse, iktidarın mutlaklaşmasının bunları kaçınılmaz kıldığına işaret eder.
Hayır, bu haldeki Türkiye’den hemen bahsetmeyeceğim. Fransa’da, bizdeki Olağanüstü Hal Yasası’ndaki yetkilere tekabül eden “acil durum”, 13 Kasım Paris katliamları sonrasında ilan edildi. Ardından meclisin ezici çoğunluğu bunu üç ay uzattı. İlk iki haftadaki uygulamalar, Makyavel ve Lord Acton’un tespitlerini doğruluyor.
İçişleri bakanlığının verilerine göre, acil durum uygulaması çerçevesinde 1836 ev ve işyeri aranmış. 30’u savaş silahı olmak üzere, 293 adet çeşitli kategoride silah bulunmuş. 141 aramada uyuşturucu ele geçirilmiş. 232 kişinin ifadesi alınıp 200’ü gözaltına alınmış. Bunların 43’ü suçüstü iddiasıyla hâkim önüne çıkmış (büyük çoğunluğu uyuşturucudan ya da savaş silahı bulundurmaktan). 266 kişi hakkında zorunlu ikamet ve çok sıkı bir adli denetim kararı verilmiş. Bütün bunlar, yargı kararı olmadan, vali veya içişleri bakanı tarafından verilen emirle yapılan işlemler.

Muğlak gerekçeler
Yarı başkanlık sisteminin yürürlükte olduğu Fransa’da yasama ve yürütme arasında güç ayrılığı muğlak olsa da, yürütme ve yargı arasında güçler ayrılığı güçlüdür. Acil durum uygulamasının özelliği, yargının denetimini bütünüyle kaldırmasa da, arama ve zorunlu ikamet kararlarının alınmasında yargıyı devre dışı bırakması. Bu da yürütmenin temel hak ve özgürlükleri kısıtlama kapasitesini aşırı genişletiyor.
Tam bu noktada, mutlak iktidarın mutlaka baştan çıkaracağı öngörüsünün ne kadar doğru olduğu bir kez daha görülüyor. Yapılan ev ve işyeri aramalarında, valiliklerin gösterdikleri gerekçeler son derece muğlak. Polislerin ise, kapı kolundan tutup açmak yerine, kapıları kırıp girmeyi tercih ettikleri görülüyor. Zili çalınan kapının biraz geç açılması, kapı kilidinin bomba ile uçurulması için yeterli. Bu, o kadar yaygın ki, Fransa İçişleri Bakanı polislere, “tokmağı tutup açılacak kapıyı kırmayın” talimatı yollamak zorunda kaldı!
Zorunlu ikamet kararları da, çoğu zaman fiili cezalandırma yöntemi olarak uygulanıyor. Haklarında somut hiçbir suç şüphesi olmayan, sadece köktenci Müslüman olan veya oldukları zannedilenlere yönelik idarenin öfkeli bir telaşla, polislerin ise hınçla davrandıkları çok açık. İnsan hakları izleme kuruluşları, siteleri ve blogları şimdi bunları derlemek ve teşhir etmekle meşguller.

Yetki suiistimali
İktidar karşı güçlerin denetiminden çıkınca, yetki suiistimalinin kapısı her konuda ardına kadar açılır. Acil durum ilanının idareye verdiği olağanüstü yetkiler, haliyle İklim Zirvesi’ni de hemen kapsadı. Son günlerde yapılan aramaların çoğu ve zorunlu ikamet kararlarının bir kısmı zirveye karşı protesto eylemi yapacağından şüphe edilen kişilere yönelik. Toplantı ve gösterilerin çoğunun yasaklanması, acil durum bahaneli güvenlik devleti refleksinin nasıl hemen baskın hale geldiğini somut olarak gösteriyor.
Fransa’da İnsan Hakları Ulusal Danışma Komisyonu, 30’u dernek ve sendika temsilcisi olmak üzere 64 kişiden oluşuyor. Başkanı, hukuk profesörü Christine Lazerges, bu gösteri yasaklarını katı biçimde eleştiriyor. Gerekçesi basit: “Acil durum uygulamasında, hükümetin elinde daha büyük güç var. Daha büyük güç sahibi olunca, bir o kadar da denetim ve temkin gerekir.”
Başa dönebiliriz. Fransa’da kuvvetli bir güçler ayrılığı ve medya denetimi olmasına rağmen, iktidarın biraz mutlaklaşması yetkiyi elinde tutanların nasıl hemen bunu suiistimal edeceğini somut olarak gösteriyor. Güçler ayrılığının olağan halde zayıf olduğu bir ülkede, iktidarın mutlaklaşmasının sonuçları elbette daha kaba, daha kanlı ve daha sınırsız olacaktır. Olağanüstü halin fiili durum olduğu, olağan hale dönüştüğü Türkiye’de, sokağa çıkma yasaklarıyla, katledilen masum sivillerle, muktedir emriyle yapılan tutuklamalar ve açılan davalarla, gerekçesiz yasaklamalarla bunu her gün daha fazla görüyoruz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları