Ayın Karanlık Yüzü

06 Ağustos 2013 Salı

Mademki, bir müzik grubunun hayranlığının gölgesine gizlenen endüstriyel duygu sömürüsünü algılayamıyoruz;
Mademki, darbe antipatisi bahanesiyle açık açık yapılan bir hukuksuzluğa göz yumuyoruz;
Mademki, inançsızlara açık güzelim yeryüzü sofralarından heyecanlanırken dindarların yanında güzelim çilingir sofraları kurmaktan hâlâ utanıyoruz;
Mademki, tam mağduriyet ekseninde birlik olmanın destanını yazacakken, bozulmamış bir ezberin kurbanı olup, bizden olmayanı adaletten yoksun bir refleksle dışlıyoruz;
Mademki, var olan sınırlarla dertlenip, sınırsızlığa methiye düzmek varken, yeni sınırlar için can vermeyi olağan buluyoruz;
Demek ki, sevinmek için daha erken. İçimizdeki devrim henüz gerçekleşmedi. Hâlâ ayın karanlık yüzünden yönetiliyoruz.
Burası beni öldürmek isteyenlerin ülkesi” demişti Tezer Özlü. Şimdilerde burası bizi yıldırmak isteyenlerin dünyası. Ve bu dünyanın tanrısı habis, toprağı balçık.
O yüzden çırpındıkça batıyoruz; tam birleşmişken yine tam ortadan yarılıyoruz.
Daha düne kadar boykot ettiğimiz değerler vardı. Üretimden gelen gücün yanı sıra tüketimden gelen bir gücümüz de olduğunu; tüketimi kestiğimiz anda etrafımızı çeviren dağların yıkılmaya yüz tutuğunu çabuk unuttuk.
Oysa çok derinlerde bir bilgi değil; sistem yolumuzu kesmek için ördüğü duvarlarla kandırıyor bizi.
O duvarların üzerinde, ölülerimizi anabiliriz; akla gelmeyecek hayaller kurabiliriz; bizzat ona yani sisteme küfür bile edebiliriz.
Duvarlara istediğimizi yansıtmakta özgürüz; ama sistemin izin verdiği sınırlar içinde.
Efsanelere olan zaaf malum. Sistem önce onu sömürmekle işe başlıyor.
Sonra bizi tüketim alışkanlıklarımızdan tutup yukarıya, en yukarıya yükseltiyor. Oradan pat diye aşağıya bırakıyor.
Düşerken kendimizi, duvara yansıttığı o pahalı filmde seyrediyoruz. Tam ölürken, kendimize bile olduğumuzdan çok daha yakışıklı görünüyoruz.
Ölülerin fotoğraflarını o duvara inci gibi tek tek dizmeye izin var. Biz onlara bakıp hüngür hüngür ağlarken o bir kez daha kara duygu aklamakla meşgul.
Sistemin verilecek hesabı yok, yapılacak hesabı var.
Kapitalizm öfkeyi ehlileştiren tuzaklarını, zaaflardan kazar.
Malzemelerini dev TIR’lara doldurarak, efsaneleri uzaklardan kanatlandırıp uçurarak ve binbir hokkabazlıkla bizim aklımızı başımızdan alarak, kendi dolandırıcı aklını ta tepemize çıkarıp, beynimizi sarıyor.
Biletini al; şarkını söyle; gerçek devrimci kimmiş herkes görsün bakalım” diyor.
Sahnelere uçakla inilen görkemli bir şovun parçası olmak, evet, heyecan verici; ama yolları açacağına, yolları tutan bir adaleti olan irade tarafından yönetilmek de o kadar utanç verici.
Aklımız, hafızamız ve cesaretimiz, o heyecanla o utanç arasındaki uçuruma düştü düşecek. Unutmayalım, bizi yöneten habis tanrı, ayın karanlık yüzünde yaşıyor ve daha tam açılmamış gözlerimiz maalesef o karanlıkta fena kamaşıyor.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları