Silivri merkez, kopuyor herkes

02 Aralık 2015 Çarşamba

Sevgili Can,
Bugüne kadar ilginç işler yapan bir sürü insan tanıdım.
İçlerinde en ilginci bir arkadaşımın astronot psikoloğu olan sevgilisiydi.
Uzay boşluğundaki astronotlarla bağlantı kurup onların ruhsal sorunlarını çözüyordu.
Ondan bayrağı devraldığınızı söyleyemem ama bilin ki Erdem’le ikiniz ikinci sıradasınız.
Bugüne kadar tanıdığım, sohbet ettiğim ilk casuslar sizsiniz.
Bu mektubu sana biraz heyecan biraz da sitemle yazıyorum.
Heyecanlıyım çünkü senin ve Erdem’in casus olduğunuzu öğrendim;
Sitemliyim çünkü bunu savcılardan, hâkimlerden, cumhurbaşkanlarından öğrendim!
İnsan çalışma arkadaşlarından böyle bir gerçeği hiç saklar mı?
Ben, biriniz Ankara’da biriniz İstanbul’da sıkıcı sıkıcı, dertli tasalı meselelerle uğraşıyorsunuz sanırken meğer siz James Bondculuk oynuyormuşsunuz.
İnsan iş arkadaşlarının casus olduğunu başkalarından duyunca, önce kırılıyor biraz.
Sonra haliyle heyecanlanıyor.
Tutuklanma gerekçenizi öğrenince itiraf etmeliyim, kendimi azıcık Bond kızı gibi hissettim.
Belki, dedim, ben de dedim onlarla çalışarak farkında olmadan dedim birtakım gizli görevlerin ucundan tutmuşumdur dedim.
Geriye dönüp bugüne kadar benden neler yapmamı istediğini gözden geçirdim.
“Gazetenin seninki gibi vicdan yazılarına çok ihtiyacı var” deyip duruyordun.
Ben de gaza gelip içli içli yazılar yazıyordum.
Şimdi geriye dönüp şifreleri çözmeye çalışıyorum.
Acaba bana fark ettirmeden hiç gizli bir görev verdin mi?
Beni birkaç kez işe gönderdin.
Birinde Roboski’ye gittim.
Katliamın ikinci yıldönümüydü.
Oradakiler Cumhuriyet’ten birini aralarında görünce biraz şaşırmışlardı.
“Cumhuriyet bizle pek ilgilenmezdi, hayırdır ne geldiniz” diye sormuşlardı.
“Abartmayın, evet bizim gazete de okuru da Kürt meselesine temkinli yaklaşır ama bir Sözcü de değildir nihayetinde” diye Sözcü’yü bir kalemde harcamış ve onları güldürerek düşündürmüştüm.
Şimdi bakıyorum da muhtemelen sen beni oraya benden bile gizli bir görevle göndermiş olabilirsin.
Belki cumhurbaşkanının çözüm sürecini baltalamak için ilk adımı bana attırdın.
Rasta saçlarımla ve tuhaf kıyafetlerimle bölgenin dikkatini dağıttın, sonra kim bilir oradan yürüyüp daha neler neler yaptın.
Bunu biraz çözdüm ama diğer işi çözemiyorum.
Hiç unutmam bir cumartesi sabahıydı.
Beni aradın ve “Tüm dünyada feministler ayaklanmış, kadına şiddeti olağanlaştırıyor diye protestolar yapılıyor, şimdi hemen gidip Grinin Elli Tonu’nu izliyorsun ve saat beşe kadar bir yazı gönderiyorsun” dedin.
Güneşli bir kış günü, bahçede kahvaltı ediyorum, öğleden sonra da dağlarda yürüyüş yapacağım...
Ama sen nasıl bir James Bond karizmasına sahipsen, o an her şeyi bıraktım ve kendimi evimin otuz km uzağındaki çirkin alışveriş merkezinin içinde, bomboş sinema salonunda, öğle seansında tek başıma Grinin Elli Tonu diye bir film izlerken buldum.
O sinirle “Savaşma seviş, çok istiyorsan sert seviş” diye bir yazı yazdım.
Beni neden böyle bir işe gönderdiğini o zaman hiç anlamadım.
Hâlâ da anlamış değilim ama artık şundan eminim:
Gizli görev bazen görevliden bile gizlidir!
Mektubuma burada son verirken yeni görevlere hazır olduğumu; Bond kızlığı olsun, Mata Haricilik olsun ne lazımsa seve seve yapacağımı hatırlatır, ikinizin de gözlerinizden öperim.
Silivri Merkez, haberiniz olsun dışarıda kopuyor herkes.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları