'Adalet' Üzerine Notlar

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Ergenekon davasında “cezalar” açıklandığından bu yana, cezalara ilişkin açıklanan gerekçe, kanıtlar ve yargılama süreci sorgulanıyor. Cezaların ölçüsüzlüğü vurgulanıyor. Toplum bu konuda ikiye bölündü. Bir kesim yargılamanın adaletsizliği, cezaların ölçüsüzlüğü üzerinde duruyor. Bir kesim de “Sorunlar var ama, demokrasi, vesayetin kırılması açısından olumlu bir gelişmedir diyor. Zil çalıp oynayan “sosyopat”ları saymıyorum.
Ben, bu yargılama sürecinin, sonuçlarının hakikatinin,
“adalet”, usul ve kanıt tartışmalarından başka, çok radikal bir ayrımda yattığını düşünüyorum.
Ergenekon davasının sonuçları üzerinde oluşan kamplaşmayı,
Jacques Ranciere’in “Görüş ayrılığı, beyaz diyenle siyah diyen arasındaki bir çatışma değildir. Görüş ayrılığı, beyaza beyaz diyen ama beyazdan farklı şeyler anlayanlar arasındaki bir çatışmadır” uyarısıyla birlikte düşünmeye başlayabiliriz
Ergenekon davasındaki kutuplaşma, adalet kavramının içeriğinde anlaşan insanların, gerçekleşmesine ilişkin yaşadıkları bir
görüş ayrılığından kaynaklanmıyor. Kutuplaşma adalet kavramının içeriği üzerinde oluşuyor. Bu, “görüş ayrılığının” ötesinde, çok vahim bir duruma işaret ediyor.
“Adalet” kavramı evrensel olmakla birlikte, bu evrenselliğin kapsamı ve içeriği konusunda bir mutabakat gerektiriyor. Bu mutabakat ise bu adalet kavramının dayandığı “hakikat”e (en temel ilkeye) sadakat üzerinden şekilleniyor. Örneğin, liberal demokratik toplumda, hırsızlığı cezalandırmak kolaydır, bir dilim ekmek çaldığı için birkaç yıl yatmaya mahkûm olanların durumu bile açıklanabilir. Bu toplumum adaleti özel mülkiyete sadakate dayanır.
Buna karşılık, devrimi yapmakta olan hareketin adaleti ile devrimi bastırmakta olan iktidarın adaleti birbirine taban tabana zıttır. Her iki kesimin adalet kavramının içeriğini oluşturan sadakatler birbirini dışlarlar. Bu durumda her iki adaleti kıyaslayacak bir üçüncü bakış noktası da bulunamaz.

\n

Mutabakat, zor ve haklılık

\n

Modern toplumlarda bir zanlının, suçları dinleyip kendini savunmadan (yargılanmadan) cezalandırılamayacağı, hele idam edilemeyeceği konusunda bir mutabakat olduğu söylenebilir. Buna karşılık, ABD hükümeti, salt bir istihbarat verisi üzerinden bir yerdeki bir grup insana, çoluk çocuk öldürmek pahasına roketli saldırı düzenleyebilmekte, bunu da dünyaya anlatabilmektedir. Böyle durumlarda da “mutabakat” değil, La Fontaine’in Kurt ile Kuzu masalındaki, “zor” ve haklılık ilişkisi geçerlidir.
Ergenekon, hatta Balyoz davalarında, yukarıdaki iki örneği çağrıştıran bir boyut var. Bir tarafta, toplumsal yapıyı, belli dini tarihsel hakikatlere sadakat üzerinden yeniden (bir “pasif devrim” süreciyle) inşa etmeye çalışan AKP liderliğinde Siyasal İslam hareketi var – bu tarafta AKP ile “Cemaat” arasındaki çatışma, Jacques Ranciere’in tanımladığı cinsten bir “görüş ayrılığı”na karşılık geliyor.
Buna karşılık, toplumda, bu yeniden yapılanmaya karşı, cumhuriyetçi ve aydınlanmacı hakikatlere sadık (ama Cumhuriyet ve Aydınlanma kavramlarından farklı sonuçlar bekleyen) kendi yaşam dünyasını tehdit altında gören bir kesim var.
Birinci kesim, Balyoz ve Ergenekon davalarını, kendi projesini ilerletmek, yoluna çıkan, kendince ölümcül gördüğü engelleri tasfiye etmek için başvurmak zorunda kaldığı, belki de çok keskin olmayan, ama sonuç alacak kadar güçlü araçlar olarak görüyor. Balyoz ve Ergenekon, bu hareketin,
hakikat, sadakat ve adalet kavramlarına, yalnızca en genel anlamda değil esas olarak uygun davalardır.
İkinci kesimin bu gerçeği bir an evvel anlaması, La Fontaine’in
“Güçlü olanın gerekçesi (biz buna adalet diyelim E.Y.) her zaman en iyi gerekçedir” uyarısını anımsayarak, hayallerden, orta yol, uzlaşma noktaları bulma illüzyonlarından vazgeçmesi gerekiyor. Var olmaya devam etmek, masaldaki, kuzunun durumundan kurtulmak isteyen “yaşam dünyaları”, özellikle “Gezi Olayı”nın yarattığı ruhtan yararlanarak, önümüzdeki seçimler döneminden, kendini koruyabilecek, AKP projesinin hızını kesebilecek bir güce ulaşarak çıkabilmek için, kaynaklarını birleştirmenin yollarını bir an evvel bulmaya çalışması gerekiyor.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları