'Türk Milleti Söylenene İnanır'

15 Ağustos 2013 Perşembe

İki çarpıcı söyleşi okudum…
İlki pazar günü
Leyla Tavşanoğlu’nun “Cumhuriyet”te, “Gerçekle Düş Arasında Ergenekon Davası” isimli raporun yazarı Gareth Jenkins’la yaptığı söyleşiydi.
Jenkins söyleşisinin en düşündürücü bölümü, toplumun bizde her şeye ne kolay ikna edilebildiğine ilişkin satırlardı…
Jenkins,
Gülen takipçileri başta olmak üzere “İnsanların çoğunun Ergenekon davasında olan bitenden habersiz olduğunu ve davaların doğru verilere dayandığına inandığını” söylemekte, şu saptamayı yapmaktaydı:
“Türk millleti kendisine söylenenlere inanır. Akılsızlar demiyorum. Ama insanlara güveniyorlar. (Ergenekon tertibini hazırlayanlar da) milletin bu söylenenlere inanma eğilimine güvendi.”
Her satırı ilginç bu söyleşinden sonra,
“Taraf”ta (13 Ağustos) da bir İhsan Eliaçık söyleşisi yayımlandı.

‘Erdoğan’a sarılıyorlar!’

Benzer bir gözlemi, Erdoğan’ın Gezi söylemleri bağlamında “Antikapitalist Müslüman” Eliaçık gündeme getiriyordu.
“(Erdoğan taraftarları… Gezicileri) dine karşı olan, çağdaş, modern, laik, darbeci, Ergenekoncu bir kesim olarak görüyor ve Erdoğan’ın söylemlerine inanmış durumdalar” diyen Eliaçık şu tespite yer vermekteydi:
“Onlara göre burada din düşmanları, darbeciler ve dış güçler var. Din düşmanları, camiye ayakkabıyla giriyorlar, başörtülülere saldırıyorlar; darbeciler, eski Ergenekoncular, ilk fırsatta hemen geri gelmek istiyorlar, sandık dışı yolla hükümeti devirip tekrar eski vesayet günlerine bizi geri götürmek istiyorlar; bir de dış güçler, yani ‘faiz lobisi’ dediği küresel dış güçler düğmeye bastı, Başbakan da ona karşı savaşan kahraman pozisyonlarına girdi. Bunun üçü de aslı-astarı olmayan şeyler, ama insanlar inanıyor ve Başbakan’ın etrafına sarılıyorlar, ‘Onu yedirtmeyiz!’ diye.

Lidere böyle körü körüne desteği, yalnız İtalya’da gördüm. Seks skandalları, vergi kaçakçılığı, rüşvet davalarıyla ipliği pazara çıkan Berlusconi’yi, böyle hâlâ en uçuk söylemlerine rağmen bağrına basan seçmenler var...
Berlusconi; bizim
“Ergenekoncu etiketinin” İtalyancası olan; “Bunlar, komünist yargıçların icadı. Bana bir yargı darbesi yapılıyor” dedi mi ve Çizme’yi hedef alan komplocu “dış güçlere” işaret etti mi… akan sular duruyor; medya patronu siyasetçi “mazlum edebiyatıyla” prim yapıyor.
İtalya’ya dışarıdan bakan herkesi hayrete düşüren bu garabetin iki açıklaması var:
Bir; popülist söylemlerin irrasyonel çekimi…
İki; en aslı astarı olmayan iddiaların dahi lider tarafından sıkı denetilen medyada,
“beyin yıkayıcı propagandaya” dönüşmesi...
Popülizm ustası Berlusconi’nin ilk kuralı bu:
“Önemli olan bir şeyin gerçek olup olmaması değil; gerçek olduğu algısının yaratılmasıdır!”
Açıklarına rağmen İtalyan siyaset adamını yıllardır ayakta tutan kural bu. Erdoğan’ın durumu da biraz artık buna benziyor.
Ergenekon-Gezi vesilesiyle, azımsanmayacak kitlenin gözünden bir sır perdesi kalktı. Ancak buna karşın Erdoğan’a hâlâ
“götünün kılı olurum” diyerek sarılan seçmenler var. Ne yaparsa yapsın ona kayıtsız şartsız inanıyor ve teslim oluyorlar…
Başbakan’ın komplocu Gezi iddialarını, depreşen hastalığıyla açıklayanlar yanılıyor.
Erdoğan, dostu Berlusconi gibi soğukkanlı bir
“propaganda stratejisi” ile hareket ediyor. “Telekinezi” eksperi Yiğit Bulut’un başdanışmanlığa çıkması rastlantı değil.
RTE, ağzından ne çıkarsa çıksın inanacak kitleler karşısında olduğunun bilinciyle siyaset yapıyor. Buradan devam.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sevgiliye Mektuplar 24 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları