Mutluluk Çubuğu Güvencesi

27 Ağustos 2013 Salı

Üç çocuk!” havada bir talimat değil.
Mevzuat altyapısı hazır bile...
Doğum izni süresi artırıldı. Çocuk arttıkça istihdam önceliği, erken evlenmek ve çocuk yapacak gençlere özel indirimli TOKİ kredisi...
Her şey tamam!
Gerisi artık halkımızın eline, diline, beline..
Diye yazıya oturmuşken...
Hürriyet’te Profesör
Şükrü Kızılot’un köşesi gözümüze ilişti:
“Mutluluk çubuğunun parasının tamamını devlet ödüyor!”
Soru: 78 yaşında SSK’den emekliyim. Eşim öldü. 37 yaşında güzel bir dul ile evleneceğim. Evliliğimin dört dörtlük sürmesi için,
“mutluluk çubuğu” taktırmam gerekiyor. Bu çubuk kaç lira. Devlet ödüyor mu?”
Kızılot müjdeyi veriyor:
“Maliyeti 8-12 bin lira. Aradaki fark çubuğun şişirilebilir veya otomatik olmasına göre değişiyor. Devlet her ikisini de ödüyor!”
Sosyal devlet dediğin böyle olmalı.
Vatandaşının her yeriyle her yönden ilgilenmeli.

\n

Şekerin tatsız sonu

\n

Bu “çubuklu” sorulardan milletvekili iken bendenize de gelirdi.
Milletvekilliği ile köşe yazarlığı benzeşiyor zaten.
İcabında milletin çubuğu, sopası, palası ile de ilgilenmeyi gerektiriyor.
O günlerde Başbakan,
“en az üç, hatta dört, beş” diye fazla bastırmıyordu.
Çubuk soruları daha çok
“diyabet ölçüm çubukları” hakkındaydı.
Tanesi 75 kuruş olan bu çubukların parasını SGK ödemiyordu.
Bu yüzden diyabetliler ile mutluluk çubukçuları arasında haklı bir kıskançlık kavgası patlak verdi...
Konuyu TBMM’ye taşıdım.
CHP milletvekili arkadaşım
Sacid Yıldız üroloji profesörü idi.
O da kırk paralık şeker çubuğunu ödemeyen ama binlerce liralık mutluluk çubuğunu ödeyen devlete isyan ediyordu.
İsyanın asıl nedeni finansal değil, medikaldi.
Devletin adaletsizlinden çok, bakanlığın tıbbi basiretsizliğine idi.
Çünkü, erkeklerin mutluluk çubuğuna muhtaç hale gelmesinin bir numaralı nedeni
“şeker hastalığı” idi.
Devletin vatandaşın 75 kuruşluk şeker çubuğunu ödememesi demek...
Sonunda vatandaşı topyekûn şeker hastası yapmak demekti.
Bu ise sonunda, maliyeti binlerce lirayı aşan mutluluk çubuğunu bedavadan takmak demekti.
Konuyu önergelerle bakanlığa yansıttık.
Sonunda, günde bazen 5-10 kez kullanılabilen şeker çubuklarının parasını kurtardık.
Bu tartışmalar çok şükür, halkın
“mutluluk çubuğu” güvencesine de bir zarar getirmedi.
O sırada
“Hedef 2023” sloganı yeni ortaya atılmıştı.
Kimileri bu sloganın, mutluluk çubuğuna ihtiyaç yılı olarak mı belirlendiğini falan söylüyordu.
Hatta mutluluk çubuğu için
“ful ödemeyi” kişisel geleceğe yatırım olarak görenler de oldu.
Ama biz hepsine kulak tıkadık.

\n

Çubuk kâhyalığı

\n

Kulak verdiğimiz en önemli iddiayı da dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile şimdilerde Başbakan’ın özel doktoru olan dönemin Sağlık Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl ile paylaştık.
Vatandaşın alkolden uzak durmasını...
Sigarayı bırakmasını, kanser olmasını önlemeye çalışan devlet, nedense hazır kanser olanların masrafını karşılamıyor.
Örneğin, 9 Eylül Üniversitesi’nde mesotelyama hastalarına uygulanan, etkinliği ABD’de kanıtlanmış bir tür kemoterapiye ödeme yapmıyor.
Ama kendisinden otuz, otuz beş yaş genç birisiyle evlenen bir emeklinin sağlık ve afiyet içinde seks yapmasını sağlamak üzere aynı devlet,
“çubuk masrafını” üstleniyor.
Şimdi,
“Neden” diye sözcü Hüseyin Çelik’e sorsak...
Umalım yanıtı
“Kardeşim sen milletin mutluluk çubuğunun kâhyası mısın?” olmasın!
Olsa bile...
Yine de kimse ne kendisi, ne de
“Üç, hatta dört, beş diyen Sayın Başbakan” için zinhar öyle bir şey demez.

\n

Kalanlara da Ağlamak

\n

Ölenler ölüyor kalanlara belki daha çok ağlamak gerekiyor.
En utanç verici istatistikleri Adli Sicil Bürosu açıkladı:
- 2012 yılı içinde 33 bini çocuklara olmak üzere 100 bin
“cinsel saldırı” olayı yaşandı.
- 10 bin kişi kasten adam öldürme suçu işledi.
- Bu sayıların hepsinin küsurları da var.
- Ama kusurlu kim belli değil.
-
Ülkemizden ve dünyadan umudunu kesip intihar edenlerin tam sayısı ise belli değil. Ama nedense bunları “intihara yönlendiren kişiler”in tam sayısı saptanmış!
- 500
Adli Sicil Bürosu keske biraz da nedenleri açıklasaydı.

\n

Gaz ve Erkeklik

\n

Yargıtay biber gazının silah olduğuna karar verdi.

\n

Başbakan, “Biz Suriye ve Mısır gibi silah kullanmıyoruz. Biber gazı kullanıyoruz!” dedi.
Ama asıl gerçek başka yerde pırtladı:
Anaztezi Teknisyenleri Derneği, “Gaza maruz kalıyoruz. Hep kız çocuk sahibi oluyoruz!” diye TBMM’ye başvurdu.
Ve iktidarın Gezi eylemcilerine neden cöertçe biber gazı sıktırdığı böylece ortaya çıktı:
“Hep kız doğsun. Kızları dövmek ve taciz etmek daha kolay daha rahat!”

\n

Ortaya Karışık

\n

Avrupa yaşlanırken, ülkemiz gençliğini koruyormuş.
İlk 5 yıllık planlardan beri Türkiye’yi İtalya ile kıyaslamak âdettir.
İtalya’da 80 yaş üstündeki nüfus oranı yüzde 5’i geçmiş.
80’liklerin oranı ülkemizde ise sadece yüzde 1.4 imiş.
Bu demektir ki, Sosyal Güvenlik bütçemiz daha uzun yıllar açık vermeyecek.
Genç dullarla evlenip de
“mutluluk çubuğu” parasını devlete ödetecek emeklilerin sayısı epey bir süre daha makul sınırda kalacak.

\n

Doğalgaz Karneyle

\n

Sermayeyi Küçük Ama Güzel Tüketmek, başlıklı cuma yazısında söz konusu edilen “Küçük Şey Yoktur” (Şule Yay.) adlı kitabın yazarı Kemal Ural’dı.

\n

Ural uzun yıllar devlette çalıştıktan sonra emekli olmuş, Erzincan doğumlu bir memur.
Oktay Akbal “Yazmak yaşamak” demişti.
Ural da yaşamanın yazmak olduğunda karar kılmış.
87 yaşında ve sağlık ve afiyet içinde
“Bir’in Sırrı”ndan sonra üçüncü kitabını yazıyor.

\n



\n

\n

On Bir Yıllık Soru

\n

Tweet: @SONSAYI
Dünya demokrasileri içinde, muhalefet liderleriyle canlı yayında tartışma programına katılmayan kaç iktidar partisi lideri var? (A. İlyas Başsoy)

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erdoğannâme... 14 Nisan 2024
At binenin 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları