Erinç Yeldan

Paris’te iklim değişikliği mücadelesi

09 Aralık 2015 Çarşamba

Birleşmiş Milletler “İklim Değişikliği İle Mücadele” zirvesi Paris’te devam ediyor. Ülkemizin yoğunlukla çatışma ve şiddet içeren gündemi arasında Paris’te süregelen çevre kirliliği ile mücadele tartışmaları daha sessiz kalıyor sanki.
Geçen haftaki yazımızda belirttiğimiz üzere, bilim insanları sera gazlarının emisyonu sonucu dünyamızın yüzey ısısında yaşanan artışın yüzyılın sonuna değin 2 0C’de tutulması gerektiğini, aksi takdirde gezegenimizin geri dönülemez biçimde tahribata uğrayacağını vurguluyorlar. Dolayısıyla gezegenimizin ısısını bu düzeyde tutabilmek için bundan böyle CO2 ve diğer sera gazı emisyonlarının sınırlandırılması gerekli. Bilim insanları söz konusu sınırı karbon bütçesi diye tanımlıyorlar. Hesaplamalara göre 2 0C ile tutarlı karbon bütçesi 1 trilyon ton CO2 eşdeğeri sera gazı olarak belirlenmiş. Sanayi devriminden bu yana söz konusu karbon bütçesinin 515 milyar tonluk bölümünün harcandığı; geri kalan 485 milyar tonluk bütçenin de tedbir alınmaz ise önümüzdeki otuz sene içerisinde tüketileceği öngörülmekte.
2010’da dünyamızda toplam sera gazı emisyonu yıllık 42.9 milyar ton idi. Bunun yüzde 61’ini beş ülke (bölge) gerçekleştiriyor: Çin, ABD, AB ülkeleri (28 ülke), Hindistan ve Rusya. Fert başına sera gazı emisyonunun dünya ortalaması 6.2 ton olarak hesaplanmakta. Burada ABD açık farkla birinci sırada: Kişi başına 22 ton. Türkiye’nin toplam emisyonlar içindeki payı yüzde 0.8, fert başına emisyonumuz da dünya ortalamasını yakalamış durumda.

Sorunun çözümüne ilişkin adımlar, kuşkusuz, sadece CO2 emisyonuna kısıtlamalar getirmekten ibaret değil. Geri kalan karbon bütçesinin hakkaniyetli biçimde dağıtılması için bugünün sanayileşmiş ülkelerinin, geriden gelen kalkınmakta olan ülkelere finansman ve teknik yardım yapması gereği çok açık. Ancak, söz konusu finansman fonlarının gerçekten amacına uygun olarak kullanılması ve adaletli paylaşımı Paris zirvesini meşgul eden en önemli konular.

***

Öte yandan, enerji üretimi deseninin de bundan böyle radikal biçimde değiştirilmesi gerekiyor. Örneğin CO2 emisyonlarında en fazla paya sahip olan kömür ve diğer fosil yakıtlarının tahmin edilebilir potansiyelinin en az yüzde 80’inin yeraltında tutulması gereği sıkça dile getiriliyor. Bunun yerine güneş, rüzgâr ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelinmesi koşulsuz olarak gerekli. Oysa ülkemiz de dahil olmak üzere birçok ülkede fosil yakıtlara verilen devlet destekleri ve teşvikler, kirletici enerji kaynaklarının yapay olarak ucuz tutulmasına ve özendirilmesine neden olmakta. Merkezi İsviçre’de olan Uluslararası Sürdürülebilir Kalkınma Enstitüsü (IISD) hesaplamalarına göre dünyamızda fosil yakıtlara sağlanan mali teşvikler yılda 650 milyar doları aşıyor. Bu rakam yenilenebilir enerji kaynaklarına sağlanan teşviklerin 4 misli.
Oysa, son beş sene içerisinde özellikle güneş enerjisi maliyetlerinde olağanüstü bir gerileme yaşandığı gözleniyor. Güneş panelleri PV hücrelerinin watt başına maliyeti 2005’te 7 dolar iken, günümüzde 30 sente gerilemiş durumda. 2014’te küresel ekonomide gerçekleştirilen enerji yatırımlarının yüzde 59’unun yenilenebilir enerji sektörlerine yöneltildiği belirtiliyor. Yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımlar 2004’te sadece 45 milyar dolar iken günümüzde bu rakam 270 milyar doları aşmış durumda.
Görüldüğü gibi konu sadece iklim değişikliğine yol açan sera gazları emisyonlarının azaltımı ya da genel olarak çevre kirliliğiyle mücadele ile sınırlı değil; doğrudan doğruya yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı sürdürülebilir bir kalkınma stratejisinin tasarımı noktasına dayanmış durumda. Birçok sosyal bilimci bu tartışmayı üçüncü sanayi devrimi başlığı altında değerlendiriyor. Türkiye coğrafyası, İngiltere öncülüğündeki 19. yüzyılın sanayileşme devrimini ve 1950’lerde ABD öncülüğündeki montaj hattına dayalı otomasyon devrimlerini uzaktan izleyebilmiş idi. Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı potansiyeli ile birlikte, Türkiye 21. yüzyılın üçüncü sanayi devriminde öncü bir güç olabilir. Tabii, stratejik bir planlama tasarımı ve siyasi irade gösterebilir ise...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları