Bağış Erten

Memleketimden kulüp manzaraları

09 Aralık 2015 Çarşamba

Eskişehirspor’u izliyor musunuz? Ligin dibine demir attılar. Mali sıkıntıların söylentisi İstanbullara kadar geliyor. Oyuncular mutsuz, yönetim mutsuz, ama asıl önemlisi şehir çok mutsuz. Bu ülkede tribününü doldurabilen, şehir takımı olmayı başarmış, kendi kimliğine sahip çıkan birkaç yerden birisi Eskişehir. Ama işte kötü yönetilmek diye bir Türkiye gerçeği var.
İyi de neden bu hâldeler? Daha birkaç yıl önce Erkan Zengin, Tarık Çamdal ve Aytaç Kara’dan 10 milyon Avro’nun üzerinde para kazanan, bir önceki sezon Alper Potuk’u 7 milyon 250 bin Avro’ya satarak rekor kıran, son üç sezonda bonservis bedeli olarak neredeyse hiçbir şey ödemeyen bir takım nasıl oluyor da mali krizin pençesine düşüyor? Son 11 maçın 10’unu kaybettiler. O kadar ki, iddiaya göre çalışacak teknik adam bulamadılar bir ara. Samet Aybaba geldikten sonra da değişen bir şey yok. Serbest düşüyorlar.

Eksik olan program
Bu ligin mali sıkıntı çekmeyen ender takımlarından, hatta belki de tek takımı Gençlerbirliği. İlhan Cavcav’ın yakın zamana dek nasıl sıkı bir mali politika yürüttüğünü herkes biliyor. Devlet daireleri bile daha rahat harcadı uzun süre. Ama futbol bir para biriktirme alanı değil ki! Başarı gerekiyor. Şampiyonluk değil kastım. Hiç değilse saygın bir yer! Ki bunu başardıkları da oldu. Yıllarca rakiplerini şampiyonluktan ettikleri maçlarla övündüler. Peki sonra?.. Bir zamanlar bu ligin doğru yönetim referansı olan Gençlerbirliği birkaç senedir performans olarak sürünüyor. Kaç kez küme düşmekten son anda kurtuldular. Ligin hâlâ altyapısı çalışan, ücretleri ödenen, önünü görebilen takımı en son 2007’de altıncı olmuştu, o günden beri 9.’luktan yukarısını göremedi. Oysa helva için her şey var, ama plan, program eksik.
Ligin 14. haftası geçmiş, şampiyonluğu zorlar denilen Bursaspor 13. sırada, kendisini şampiyon yapan teknik direktörüyle yollarını ayırmış, yeni bir isim arıyor. Yeni Türkiye zengini Kayserispor iki sezon önce onca para, yepyeni stat, bir dolu genç yetenekle ortalığı sarsar dedik, perişan oldu, düştü. Ders alıp geldiler herhâlde dedik, 3 galibiyetle 14. sırada debeleniyorlar. Daha bunun Gaziantepspor’u var. Trabzonspor’a girmiyorum bakın. Sadece minicik Akhisar’ın takır takır gidişi bile onlar için ibret vesikası.
Diyoruz ki, bu ligin en büyük sorunu ‘üç büyükler’ ve onların dominasyonu. Her şey onlara soruluyor, her şeye onlar karar veriyor. Doğru. Ligin adaletsizliğin en büyük nedenlerinden biri bu eşitsizlik. Ama el insaf, onlar mı bu hâle getirdi Eskişehirspor’u? Onlar mı dibe itti Bursaspor’u, Gençler’i?

Kabahatin çoğu senin
Düzen kötüyse isyan edin kardeşim. Düzgün sistem kurun. Uzun dönemli plan yapın. Ayağınızı yorganınıza göre uzatın. Akhisar’ı örnek alın. Doğru akıl koyun. Lig sonuncusunun bile 30 milyon Avro aldığı bir yayın geliri varken, Gençlerbirliği ile Beşiktaş’ın yayın gelirinden aldığı para sadece bire iki oranındayken, hangi mazeretle batıyor, hangi gerekçeyle performans olarak yerlerde bu kulüpler, gelin şunu bize bir anlatın.
Bir önceki sezon İspanya’da Real ve Barça yayın gelirlerinden 140 milyon Avro alırken koca Athletic Bilbao’nun bile geliri 32 milyondan ibaretti. Ama aynı Athletic Bilbao, malum hem de hiç Bask dışı oyuncu oynatmazken, birkaç sezon önce Avrupa’da final oynayıp Şampiyonlar Ligi’ne gidecek performans gösterebildi. Ligde de her zaman zor deplasman olmaya devam ediyorlar. Yani demem o ki, evet lig kötü. Evet, büyükler her şeyin önünde. Evet, adaletsizlik diz boyu. Ama Nâzım’ın dediği gibi ‘Kabahat senin demeye dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!’

Leicester olunmalı oğlum
Britanya’yı geçtim, neredeyse bütün Avrupa bu aralar Leicester City’yi konuşuyor. 90’ların Martin O’Neill’lı, ‘bizim Muzzy İzzet’li günlerinden sonra yeniden futbol podyumunda onlar da var. Kolay olmadı buraya gelişleri. Gene içinde zor günler yaşayan bir kulüp, zengin bir patron, iyi bir antrenör ve devamında gelen mucizeler var. Ama bu unsurları daha önce duymuş olmamız, önemini ve hayran olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor. Taylandlı zengin başkanları Vichai Raksriaksorn, Sven- Göran Eriksson’la başladığı yolculuğunda dirayete, sabra inanan bir insan. Nigel Pearson’la dört sene çalışıp bu sayede Premier League gördüklerini her yerde söylüyor. Şimdi artık koltukta efsane teknik adam Ranieri var. Ve Leicester bu aralar yüksekten uçuyor. Chelsea’nin, Man. City’nin, Man. United’ın olduğu ligde hâlihazırda liderler!
Aslında herkes ligin yeni gol kralı Vardy ve partneri Mahrez’i konuşuyor. Konuşmalı da. İkisinin gol sayısı an itibariyla Ronaldo-Bale- Benzema toplamından fazla. Vardy sadece dört sene önce mahalli ligde top oynuyordu. Oysa birkaç ay önce 28 yaşında ilk kez İngiliz milli oldu. Mahrez ise Cezayirli bir göçmen. Ve şu aralar ligin en iyi 10 numarası. Aldığı maaş da Caner ya da Sabri’den az.

En mutlu futbol şehri
Ama sadece onlar değil. Tunus’ta terör saldırılarında yakınlarını kaybeden ama futbolla rehabilite olup hayata dönen Marc Albrighton, babası Peter’ın gölgesinden kurtulmak için Jordi Cruyff’un Alaves’te yaptığı gibi yapıp Leicester’ın yıldızı olmaya karar veren Kasper Schmeichel, 30’unda parlayan Wes Morgan, bir zamanlar İngilizlerin en çok gelecek vaat eden stoperiyken “yok oldu” denilen Robert Huth’la Premier League lideri Leicester.
Herkesin ağzı açık şu sıralar. Statları hıncahınç dolu. Coşku on numara. Kimse onların karşısına çıkmak istemiyor. Hayalci olmayalım. Tabii ki şampiyon olamayacaklar. Ligi ilk 6’da bile bitirseler büyük başarı. Ama şu anda dünyanın en mutlu futbol şehri orası. Ortalığı kasıp kavuruyorlar. Nerede? Dünyanın en zor liginde!
Gene bir Nâzım şiirini deforme ederek söyleyelim. Biz bulut mu olsak, gemi mi, balık mı derken karşımızda ne güzel bir örnek duruyor: Leicester olunmalı oğlum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları