Duralım! Biz kardeşiz!

16 Aralık 2015 Çarşamba

Yeryüzündeki en korkunç gerçektir; savaşları ancak çıkaranlar bitirir. Bizim tek işimiz o savaştaki rolümüzü seçmektir. Elimize silah alıp en önden cepheye koşabiliriz. Arkamıza bakmadan savaştan kaçabiliriz.
Savaş ortamında fırsatçılık yapıp zengin olabiliriz.
Tarafları kışkırtabilir ya da taraflar arası arabuluculuğa soyunabiliriz.
Yaraları sarmak için cepheye gidebiliriz.
Yaralar açmak için düşmana dalabiliriz.
Savaşı çıkartanlara maşa olabiliriz.
Ateşkes isteyenlerin arasına katılıp, her iki tarafa da dil dökebiliriz.
Ölülere mezar kazabiliriz.
Dirilere işkence yapabiliriz.
Bize güvenenlere ihanet edebiliriz.
Her şeyi uzaktan seyredip kendimizi kollayabiliriz.
Doğru tarafta olabiliriz; yanlış ata oynayabiliriz.
Nefretle dolabilir; pişmanlıktan yıkılabilir ya da çaresizlikten kahrolabiliriz.
Nihayetinde bir şeylerin uğruna ölebilir; bir şeylerin uğruna öldürebiliriz.
Hangi rolü seçersek seçelim yine de savaşı biz başlatmadık ve biz bitiremeyiz.
Gizli ve kirli anlaşmazlıklarla başlayan tüm savaşlar yine gizli ve kirli anlaşmalarla son bulurlar.
Sonra da tarihin temiz sayfalarına yalan yanlış yazılırlar.
Bize yeni savaşlarla eski savaşlar arasında kısa ve boş zamanlar kalır.
O zamanlarda kendimizi, savaşın asla gerçeklerle ilgisi olmayan beyhude muhasebesini yaparken buluruz.
Bu muhasebenin kimseye faydası dokunmaz, üstelik tıkır tıkır işleyen kadim savaş matematiğiyle uzaktan yakından hiç ilgisi olmaz.
Kimin haklı kimin haksız olduğunu tartışa tartışa geçen ahir ömrümüzde gelecekteki savaşlar uğruna ölsün ya da öldürsün diye çocuklar doğururuz.
Kimsenin artık silahsızlanmayı ve sınırları kaldırmayı aklına getirmediği bir dünya ayaklarımızın altında döner de döner.
Nesiller atalarıyla hep aynı tuzağa düşer.
Maddi ve manevi varlığını savaş ekonomisine bağlayan iktidarları onaylaya onaylaya geldiğimiz şu noktada ülkenin doğusunda hendekleri kazanların ve sivilleri göz göre göre ölüme atanların öfkesini anlamamızın ya da anlamamamızın hiçbir değer taşımaması ve hiçbir işe yaramaması bu yüzden.
İki reklam arası aldığımız ölüm haberleriyle biçimlenen algımız çoktan sakatlandı.
Biz yine, devlet sınırlarını nasıl korur, halklar bağımsızlık savaşını nasıl verir, Ortadoğu cehenneminde gerçekte olan biten nedir uzun uzun tartışaduralım ve başkalarının başlattığı ve yine başkalarının bitireceği bir savaşın artık boğazımıza kadar yükselen kanında hep birlikte boğulalım...
Biliyoruz ki...
Bu sabah savaşın içine uyanan bir sürü insan yarın artık yaşamıyor olacak.
Ve yine bu sabah savaşın içine uyanan bir sürü insan yıllar sonra “Biz o zaman nerede hata yaptık” diye tartışacak.
Ve yine bu sabah bu savaşın çok uzağında uyanan bir sürü insan “O ölümleri durdurmak için ne yapmamız lazım” diye çaresizlikle çırpınacak.
Ve hava karardığında, herkes kısa ve tedirgin uykulara daldığında o kadim tekinsizlik uyanacak.
Tüm savaşların odağında duran kirli bir irade “Her şey biz karar verdiğimiz zaman bıçak gibi kesilecek” diye kulaklara ulaşmayan ama vicdanları çatlatan bir frekansta kükreyecek.
Gerçek şu ki tüm kutsal kitapları ve ırkçı masalları savaşlarla semiren o irade aynı kükremelerle yazdı ve halkları kardeşin kardeşi ta en başından beri öldürdüğüne inandırdı.
Bu gerçeği değiştirmenin tek yolu var.
Birbirimizin gözünün içine bakmak ve kulakların duyabileceği en yüksek frekansta, her şeyden daha büyük bir inançla kükremek:
“Duralım! Biz kardeşiz!
Sahip olduğumuz her şeyi, birbirimizi öldürdükçe hep birlikte kaybetmekteyiz.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları