Ayşegül Sarıca’yı ne kadar tanırsınız?

26 Şubat 2014 Çarşamba

Kendini güzel müzik duyurmaya adamış alçakgönüllü bir sanatçı...

Piyanist Ayşegül Sarıca, siyah tuvaleti, inci kolyesiyle yıllar boyu müzik çevrelerinin hanımefendi sanatçısı olarak bilinir. Alçakgönüllü, hiç reklamını yapmayan, her zaman müziksel düzeyini üstte tutmuş, aile yaşamından ödün vermemiş, kendini güzel müzik duyurmaya adamış, disiplinli bir sanatçıdır.
Kültürlü bir Osmanlı ailesinden gelir: Anne tarafından Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’nın, baba tarafından Yıldız Sarayı’nın doktoru Arif Paşa’nın torunudur. Bugün Moda’nın ortasında hâlâ korudukları kocaman taşkonakta doğmuş. Annesi Notre Dame de Sion mezunuymuş. Küçükken Avusturyalı dadısı ona Almanca öğretmiş. Mehveş ablasının İngilizce derslerini masanın altına gizlenip izleyerek de İngilizce öğrenmiş. Aslında afacan bir çocukmuş. O zamanların güzelim bahçelerinde, ağaçlara tırmanarak, oğlanlarla futbol oynayarak büyümüş. Beş yaşında bir öğrenci konserini baştan sona kımıldamadan dinleyince, müziğe ilgisi anlaşılmış ve piyanoya başlatılmış. Zamanın en ünlü pedagogu Ferdi Ştatzer ile çalışmış, bir yandan High School’a devam etmiş, 14 yaşında anne ve babasıyla birlikte Fransa’ya eğitime gitmiş. Paris Ulusal Konservatuvarı’nda Lucette Descaves ve Pierre Pasquier ile ayrıca uzun süre Marguerite Long ile eğitim görmüş. Marguerite Long-Jacques Thibaud Yarışması’nda Paris Kenti Ödülü almış. Ayrıca kazandığı birçok ödül de ona Avrupa sahnelerinin kapılarını açmış. 20 yaşındayken sanat tarihçisi Nejat Diyarbekirli ile evlenmiş. Önce Osman, bir süre sonra da Zeynep doğmuş. Aile yükümlülüğüne karşın hiç ara vermeden Türkiye’de ve yurtdışında konserlerini sürdürmüş.
Bir süre Bilkent’te ders verdikten sonra halen MİAM’ın yüksek lisans programında öğrenci yetiştirmekte. Cumhurbaşkanlığı Senfoni’nin solisti olan Sarıca, 1971’de Devlet Sanatçısı seçilen ilk grubun arasında yer almış. Fransa’dan da sanat ve edebiyat şövalyeliği ile onurlandırılmış.
Onun CD’lerini satın almaya kalksanız hiçbir yerde bulamazsınız. Oysa birbirinden değerli bir hazinedir o kayıtlar. Schubert ve Rahmaninof’un “Müzikli Dakikaları” bir kuyumcu işçiliğiyle çalmıştır. Cemal Reşit Rey’in “Kâtibim Çeşitlemeleri”nde, Schumann’ın, Beethoven’ın, Mozart’ın piyano konçertolarında; Ayla Erduran ile çaldığı Grieg, Debussy ve Franck’ın keman-piyano sonatlarını müthiş renklerle çalmıştır. Genelde Bach ile başlayıp 20. yüzyıl başına uzanan, romantik ağırlıklı bir dağarcığa sahiptir.
Bu akşam Ayşegül Sarıca Boğaziçi Üniversitesi-Albert Long Hall’de bir resital verecek. Programda Bach’ın 1. Partitasını, Beethoven’ın Op. 110 sonatını, Faure’nin iki Noktürn’ünü, Grieg’in yedi Lirik Parça’sını ve Kodaly’ın Maroşek danslarını çalacak. Kendinizi bugünlerin toz duman Türkiye gündeminden biraz soyutlamak isterseniz, onu dinlemek iyi bir fırsat.

> Cumhurbaşkanlığı Senfoni’nin solisti olan Sarıca, 1971’de Devlet Sanatçısı seçilen ilk grubun arasında yer almış. Fransa’dan da sanat ve edebiyat şövalyeliği ile onurlandırılmış. Ayşegül Sarıca bu akşam Boğaziçi Üniversitesi-Albert Long Hall’de bir resital verecek



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları