Olaylar Ve Görüşler

Sınıfsal Bölünme ve CHP

23 Aralık 2015 Çarşamba

CHP’nin başarılı olamaması sosyal demokrat bir partinin üzerinde konumlanması gereken tabanı yani ücretli çalışanları kendi yanına çekememesiyle ilgili. 

Türkiye’de seçmenlerin sınıfsal konumlarına göre oy kullanmadıkları ve ülkenin sınıfsal yapısının siyasi partiler üzerinde etkili olmadığı sıklıkla söylenir. Ama bu durum ülkemizde sınıfların ve sınıfsal ayrımların var olmadığını değil bu ayrımların siyasete tercüme edilmediğini gösterir. Yani Türkiye’de sınıf hayatın içindedir ama siyasal alana taşınamamıştır. Sorun sınıfın Türkiye’de etkili bir politik ayrım olamaması değil merkez soldaki CHP’nin sınıfsal bölünmeleri politikleştirmemesidir. Bu da CHP’yi dostları ve karşıtları belirgin olmayan bir parti yapmaktadır.

Asıl sorular
Toplumun tek parça bir bütün olmadığı, belirli sınıfsal ayrımlarla bölündüğü ve bu ayrımların siyasette önemli olduğu görüşüne CHP’liler katında çok rastlanmıyor. Bunun yanında sınıfsal ve sınıf-ötesi ittifaklar kurma ya da yeni grupları eklemleme gibi yaklaşımlar CHP’lilere oldukça yabancı. Seçmen tabanının genişletilmesi ve yeni kesimlerin eklemlenmesi için kültürel farklar ve kimlikler vurgulanıyor. Örneğin “Kürtlerden daha fazla oy almalıyız” ya da “Muhafazakâr kesimlere açılmalıyız” gibi sözler hemen her CHP’linin gündeminde. Ancak “İşsizlerin çoğunluğu neden AKP’ye oy veriyor?” ya da “İşçiler neden partimiz içinde bulunmuyor?” soruları üzerine düşünülmüyor.

CHP’lilerin sınıfın önemli bir ayrım hattı olmadığı görüşü toplumsal yapıya ve seçmenlere ilişkin köklü bir inançtan ve önyargıdan kaynaklanıyor. Yani bu görüş seçmenlerin dindar, muhafazakâr ya da cahil olduğu inancıyla besleniyor. Seçmenlerin görece daha eğitimli, varlıklı, kültürlü olanları CHP’nin yanında; “eğitimsiz, yoksul ve cahil olanları CHP’nin karşısındadır” yaklaşımı genel bir kabul görüyor. CHP’liler sınıf bölünmesi yerine Atatürkçülük ve karşıtları çerçevesinde bir bölünme çizgisinin daha etkili bir ayrım hattı olduğu görüşünde. Bunun yanında siyasette yaşanan bölünmelerin çağdaşlık, yurtseverlik ve ülkeyi sevmek gibi oldukça sübjektif ve tanımlanması zor unsurlarla açıklandığını da not edelim.

Çözüm yerine hüküm
Hemen her seçimden başarısız çıkmak CHP’lileri sorunları üzerine eğilmek yerine kendilerine oy vermeyenler hakkında hüküm vermeye itiyor. Bu hükümler yukarıda belirtildiği gibi önyargılara dayanıyor. Bu durumun dolaylı bir sonucu ise
CHP tabanının kendini dışarıya kapatması ve “halk cahil ve yoksul olduğu için nasıl olsa bize oy vermeyecek” görüşünün kabulü oluyor. CHP tabanında gözlemlediğimiz bu eğilim partinin yönetiminde başka bir biçim alıyor. CHP yönetimi de sınıfı anlamlı bir politik ayrım olarak görmüyor. Ama kimlik siyasetleri ekseninde oluşan mevcut bölünmelerin CHP’ye çoğunluğu getirmeyeceğinin farkında olduğu için bu ayrımları anlamsızlaştırmaya çalışıyor. “Biz de diğerleri gibi Müslümanız, biz de Kürtlerin haklarını savunabiliriz” gibi söylemler aslında bu türden bir arka plana dayanıyor. Yönetim “herkesi kucaklayan ve tek tek her yurttaşın çıkarlarını savunabilecek bir partiye dönüşmeliyiz” iddiası üzerinde duruyor. Bu durum partinin son birkaç seçimdir kullandığı “Herkes İçin CHP” sloganında açıklıkla görünüyor.

Herkesin temsili
Ben bu yaklaşıma, biraz eski kafalı bir dinozor olduğumdan, biraz da Türkiye’de sola ihtiyacı gördüğümden katılamıyorum. Herkes için parti olma ve herkesi zengin etme söylemi partinin dostlarını ve karşıtlarını belirsizleştiriyor. CHP rakiplerinden farksız bir partiye dönüşüyor. CHP herkesi temsil etmek iddiasını sürdürdükçe aslında kimseyi temsil edemiyor. Partinin herkes için var olduğu görüşü kimseyi ikna etmiyor, çünkü seçmenler partileri toplumsal bölünmelerin temsilcisi olarak görüyor.

Peki, çözüm?
CHP’nin “ben öyle değilim” demesi ise bir anlam taşımıyor. CHP için yapılması gereken sınıfın nasıl anlamlı bir politik ayrım hattı gelebileceği üzerine düşünmekten ibaret. Ancak bu yolla Türkiye siyasetinde sol gerçekten temsil edilebilir ve CHP’nin çoğunluğu sağlaması mümkün olabilir. 1960’larda CHP’nin sola kaymasında en önemli etkiyi yaratan politikacılardan biri olan Turan Güneş’in 1962’deki sözleri günümüzdeki değişim doğrultusunun da hangi yöne doğru olması gerektiğini gösteriyor: “Herkesi memnun etmeye çalışmayalım. Hangi sosyal gruplara dayandığımızı saptayalım. Kimi vergilendireceğimizi, kimin haklarını ve nasıl savunacağımızı açıkça söyleyelim. Herkesi zengin edeceğiz demekten vazgeçelim.”

Doç. Dr. YUNUS EMRE
İstanbul Kültür Ü. Öğretim
Üyesi / Eski CHP Gençlik
Kolları Genel Başkanı



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları