Dış politikada zor bir yıl bekliyor bizi

01 Ocak 2016 Cuma

2015’te yaşananlara bakıldığında, Türkiye’yi 2016’da dış politikada zorlu sınavların beklediğini söylemeye gerek bile yok. Bu hayati alanda yapılan hatalar nedeniyle birikmiş olan sorunların daha da arttığı bir yılı geride bırakıyoruz.
Kısacası, Türkiye yeni yıla, AKP’nin gönlünde yatan “bölgesel oyun kurucu” olmayı bırakın, elde kalmış olan sınırlı etkinliğini bile kaybetmiş bir ülke olarak giriyor. Artık eskimiş bir kötü espri haline gelen “sıfır sorun” politikasının yerine ikame edilen ve ayrı bir espri konusu olan“ değerli yalnızlık” anlayışının son “başarısı” ise Rusya ile geleneksel ilişkilerin bozulması oldu.
Oysa yakın tarihe kadar AKP iktidarı bile, Rusya’nın “süper güç” statüsünü hesaba katarak ve devasa ekonomik çıkarlarımızı gözeterek Moskova ile ilişkilerini belli bir düzeyde tutma konusunda ihtiyatlı davranıyordu.
Ancak, Suriye krizini, Türkiye’nin çıkarlarına azami derecede zarar verecek şekilde kişiselleştirmiş olan iktidarın, “büyük görüntüyü” hiçe sayarak, bölgede kaybettiği inisiyatifi şimdi iyi düşünülmemiş taktik adımlarla telafi etmeye çalışması, ülkeyi yeni açmazlara sürüklemiş bulunuyor.
Rus uçağının hukuki gerekçeleri olsa bile siyasi ve askeri sonuçları gerçekçi bir şekilde hesaplanmadan düşürülmesi, Türkiye’nin Suriye’deki etkinliğini adeta sıfırlamakla kalmadı, aynı zamanda Ankara’nın, başta Türkmenler olmak üzere, Suriye’de desteklediği grupları çok zor durumda bıraktı.
AKP iktidarının, önünü arkasını hesaplamadan attığı adımlar sayesinde Türkiye’nin Irak’ta içine düştüğü durumu ve bunun uluslararası düzeyde getirdiği itibar kaybını ise Başika’da yaşananlarla gördük. Türkiye’nin karşısında Irak’ta şimdi ABD, Suriye’de de Rusya ve İran’ı var.
AKP iktidarının, “İslamcı-Sünni fıtratına” ters düşse bile, 2016’da dış politikada köklü düzeltmelere gitmediği takdirde Türkiye’nin, içine düşürüldüğü bu etkisiz ve edilgen durumdan nasıl kurtulacağı meçhul.
İktidarın son dönemde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önceki “meydan okumaları” ile gerilen veya bozulan Batı ile ilişkilere tekrar sarılması ise, “ileri görüşlü” ve “yapıcı” olan samimi bir yeni yöneliş olmaktan ziyade, koşulların zorlamasıyla ortaya çıkan “çaresizliğin” ifadesidir.
“Reel politika” adına çok önceden normalleştirilmiş olması gereken, fakat AKP’nin “fıtratı” gereğince yapamadığı, İsrail ile ilişkileri düzeltmek için şu sıralarda sarf edilen diplomatik çabalara da bu gözle bakmak gerekiyor.
Ankara’nın acilen ilişkilerini düzeltmesi gereken ülkeler artık sadece İsrail’den ibaret de değil. Buna Rusya, İran ve Irak’ı desteklemek zorundayız. Öte yandan, AKP’nin Suudi Arabistan ve Katar ile vermeye çalıştığı “Sünni ittifakı” görüntüsü Türkiye’ye uzun vadede yarar sağlamayacaktır.
Ankara’nın Suudi önderliğinde kurulmaya çalışılan askeri “İslam ittifakı”na katılması ki buna “Sünni ittifakı” demek gerekiyor Türkiye’yi bölgedeki mezhep çatışmasını körükleyen ülkelerin saflarına ekleyecektir. Bunun Türkiye için olumlu sonuçlar vermesi mümkün değil.
Türkiye’nin 2016 yılında geciktirmeden yapması gereken şey, eski çizgisine gelip, bölgenin laik, demokratik ve tarafsız ülkesi olarak bir zamanlar oynama potansiyeline sahip olduğu “arabulucu” veya “kolaylaştırıcı” ülke konumunu tekrar yakalamaya çalışmasıdır. Ortadoğu’da ve dünyada zedelenmiş olan itibarına ancak bu yoldan tekrar kavuşabilecektir.
Ancak, geçmişte yapmadıkları gelecekte yapmayacaklarının teminatı ise, AKP iktidarının bunu 2016’da da başaramayacağı kesin gibi...
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları