Ülke yeni bir yıla değil eski ve karanlık bir çağa giriyor

01 Ocak 2016 Cuma

Şehirde yılbaşı öncesi sıradan bir gün...
Üç adım ötedeki şu kadın muhtemelen az önce evde yemek yapıyordu. Diğeri misafirlikten dönüyordu. Yaşlı adam kahveye gidiyordu. Öbür adam işten geliyordu. Oğlan boş boş ortalarda dolanıyordu.
Hepsi ezan sesiyle gitar sesini aynı anda duydular ve hep birlikte ortak bir öfkeyle kabardılar.
Şehrin en işlek meydanında ellerinde enstrümanlar, dudaklarında neşeli bir şarkıyla müzik yapmakta olan gençlere doğru yöneldiler.
Kadın bağırmaya başladı.
“Saygısızlar! Ezanı duymuyor musunuz?”
Duymuşlar ya da duymamışlar ama bu asabi uyarı üzerine gençler müziği hemen kestiler.
Onlarla yaşıt oğlan, müzisyenlerin karşısına geçip bir elinde sigara öbür eli cebinde dişlerinin arasından saydırmaya başladı:
“Ayıp ulan, ezan bu lan, saygı duyacaksınız lan!”
Müzisyenler enstrümanlarını yere bıraktılar.
Yaşlı adam çatallı sesiyle uzaklardan seslendi:
“Ateist, bunların hepsi ateist”.
Müzisyenler ürktüler.
Başka bir kadın gözlerinden şimşekler çakarak tısladı:
“Müslümanlığı ne hale getirdiniz, kesin şu zırıltıyı.”
Çevreden üç beş kişi onlara “Size ne, kestiler çalmayı işte” diyecek oldu; hepsi aynı asabiyetle onlara da diklendiler.
Uhrevi ve soyut bir sitemi dev ve dünyevi bir öfkeye dönüştürüp kendileri gibi olmayan insanların üzerine püskürttüler.
Akıp giden kalabalığın içinde ortak ve küstah bir dürtüyle bir araya geldiler.
İçlerinde belli ki nicedir birikmiş kontrolsüz bir nefret...
Çağdaş, neşeli, farklı, cesur olan ne varsa bir an önce susturmak, sindirmek, yeryüzünden silmek ister gibiydiler.
Bu insanlar yeni Türkiye’nin gönüllü devrim muhafızları.
Her yerdeler.
Mağazalarda, bürolarda, okullarda, apartmanlarda, sokaklarda, soframızda, yatağımızda... Yanı başımızda.
Namaz kılıp kılmayacağımıza, oruç tutup tutmayacağımıza, başımızı kapatıp kapatmayacağımıza, Allah’a inanıp inanmayacağımıza, neye saygı gösterip neye göstermeyeceğimize karar verme hakları var sanıyorlar.
Bugün müzikten hoşlanmıyorlar.
Yarın kadınların giysilerinden huylanacaklar.
Ramazanda oruç tutmayana sinir olacaklar.
Sokakta öpüşüp koklaşanlara hayatı dar edecekler.
İnançsızı coğrafyalarında barındırmayacaklar.
Kendileri gibi yaşamayan insanlara müdahale cesaretleri yüksek.
Bu cesareti, onları her fırsatta yüreklendiren mevcut iktidardan alıyorlar.
Görüyorlar; bu iktidarın milli eğitim müdürleri “inancımıza ters” diyerek okullarda yeni yıl kutlamalarını yasaklayabiliyor.
Görüyorlar; bu iktidarın polisi, insan hakları dersi veren öğretim görevlisini “terör propagandası” suçlamasıyla gözaltına alabiliyor.
Görüyorlar; bu iktidar kendisine biat etmeyen gazetecileri vatan haini ilan edip hapislerde süründürüyor.
Kendilerine benzemeyen insanların üzerine içlerinde birikmiş ne varsa kusanlar, yaklaşmakta olan büyük tehlikenin şimdilik minicik bir işareti.
Gün gelecek gündelik hayatın sıradan ve etkin bir parçası olacaklar.
Aile Bakanlığı’nın kadrolarında psikolog sayısını azaltıp yerine imam atayan iktidar, muhtemelen bir süre sonra bu fevri müdahale hevesini bünyesine alıp kurumsallaştıracak.
Başka ülkelerde adları devrim muhafızıydı, kim bilir yeni Türkiye onlara ne ad takacak.
Artık sokaklarda kol gezen muhafazakârlık zehirli bir örümcek gibi zihinlerden zihinlere saldırgan ağlar örüyor.
Ülke yeni bir yıla değil eski ve karanlık bir çağa giriyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları