Meriç Velidedeoğlu

‘Nef’i’ ile ‘Tahir Efendi’

08 Ocak 2016 Cuma

Geçen hafta, “1 Ocak” günkü yazıda “16. yy”ın “kalem erbabı”ndan ünlü şair Nef’i ile, dönemin “siyaset erbabı”nın başı Bayrampaşalı “Tahir Efendi”den bir kez daha söz edecektim; ne var ki “PKK”nın yan örgütlerinden “DTK”nın açıklamaları gündeme gelince, “Nef’i”lerle “Tahir”ler bu cuma yazısına kaldı.
Yerginin (hiciv) doruklarında dolaşan “Nef’i”nin, hiç de dürüst, adil olmayan yönetimi dolaysiyle ulu (!) Sadrazam Tahir Efendi’yi diline dolayıp eleştirmesi, “aile boyu” yolsuzlukları halk arasında da konuşulan Bayrampaşalı’yı çileden çıkarır.
Silivri’dekiler gibi Yedikule zindanlarından henüz pek söz edilmediğinden olacak, Sadrazam kısa yoldan gidip, “Nef’i”nin başını kestirerek Boğaz’ın buz gibi sularına bıraktırıverir. (27 Ocak 1572)
Bu olay, devlet yönetimindeki “Tahir Efendi”ler ile onları eleştirecek kalemlerin günümüze dek sürecek savaşımının -tarihi günü gününe bilinen- ilklerinden biri olarak kabul görür.
Nef’i: “Bize kelb demiş Tahir Efendi” diye başladı mı ardından: “Sattınız iki soysuz bir olup hanlığı / (...) / Hiç hanlık satılır mı hey edepsiz hain / Böyle kalır mı soysuzlar elinde devlet” dizeleri gelir ki, Sadrazam da, Şair’in “güruhu mekruh” dediği “yandaş” kalemşorlarını “Nef’i”ye karşı devreye sokar; ne ki “Nef’i”nin bu yandaşlara karşı yanıtı gecikmez: “Sen kadar düşman-ı devlet mi olur a hınzırlar”...
Dört yüz yılı aşkın bir süre önce, bir “Bayrampaşalı”nın sadrazamlığında, iyice iki cepheye ayrılan “kalem erbabı”nın, günümüzün “basın” bağlamında olan-biteni anımsattığını; ya da tersinin, bugün bu alanda yaşananların -dahası “Kasımpaşalı”sıyla birlikte- “16. yy”ı anımsattığını vurgulamak sanırım yersiz olmaz...
Ne var ki, artık “Tahir Efendi”ler bolca türedikleri gibi, türlendiler de; yalnızca yönetimin başında değil, yürütmenin birimlerinde de yer alıyorlar; son dönemlerde çoğunlukla “devletin malı deniz yemeyen keriz” anlayışıyla...
Ayrıca artık devletin dışındaki kuruluşların, kurumların da başındalar, içindeler; bunların kimilerinde kurumun “içerik” yapısını değiştirme, temel görev.
Bu bağlamda özellikle “1923 Devrimi”nin ürünü olan, Atatürk’ün özen gösterdiği kurumların tepelerine tırmandılar, kilit noktalarında görev aldılar.
İlkin, Atatürk’ün “ikiz çocukları” olarak gördüğü -tüm uygar çağdaş ülkelerde de olduğu gibi- kendi dilimizin, kendi tarihimizin bilincine varmayı hedefleyen “Türk Dil Kurumu”nun (TDK) ve “Türk Tarih Kurumu”nun (TTK), kuruluş amaçlarını, yürüdükleri doğrultuyu “yok” ederek -günümüz söylemine göre- “Y-TDK” ve “Y-TTK”larını oluşturdular; bilmem ki anımsıyor muyuz değerli dostlar? Yoksa yalnızca “dinozorlar” mı anımsıyor, ne dersiniz?
Bu “dinozor” söylemine değinince; günümüzde sık sık “dinozor yarenliği”ne dalanların, dinozorlarla birlikte -şimdi olduğu gibi- “çaylaklar”ın da yaşadığından, varlığından nedense söz etmediklerini unutmamalı; sanırım “pterodaktil” denilen bu koca gövdeli “çaylaklar”, o küçücük beyinleriyle, dinozorlara saldırmaya kalkıştıklarında hep yerlere serilirlermiş...
Konumuza, günümüzün “Tahir”lerine dönersek, “Devrim”in kurumlarından, Atatürk’ün özenle kurduğu siyasi partiye, “CHP”ye de bakmak gerekir; partinin artık “130 yıl” önceki “E-CHP” olmadığı, “Y-CHP”nin oluştuğu söylemleri günlerce savruldu durdu ve birdenbire bu “Y-CHP” söyleyişleri kesildi; öyle ki şimdilerde “Kurucu İrade”den söz edilmeye başlandı; insan ister istemez “çaylaklar yine dinozorlara mı çarptı?” diye sormaktan kendini alamıyor...
Ama yine de “CHP”nin önünde “kurultay” olayı var; sonuç bilinse de parti “küçülecek” yorumları yapılıyormuş. (4.1.2016 - Gazeteler)
Bu “küçülecek” değerlendirmesini okuduğumda, “Cumhuriyet”in İzmir Temsilcisi “Serdar Kızık”ın köşesi “Mavi Sürgün”deki, “1 Ocak” tarihli “son” yazısını anımsadım; “İzmir Bürosu” kapanıyordu, bilinen nedenlerle...
Anımsanacağı gibi “Cumhuriyet Gazetesi” de, tıpkı “TDK”, “TTK”, “CHP” gibi “1923 Devrimi”nin ürünlerindendir; Atatürk’ün adını verdiği gazetemiz de bir süre önce “Y-Cumhuriyet” diye adlandırılmaya kalkışılmıştı; sanırım “Y-CHP” adlandırmasındaki “aynı” nedenlerle...
Bu adlandırma da sessizce ortadan çekilmek zorunda kaldığına göre, Serdar Kızık’ın söylediği gibi, Atatürk’ün “Cumhuriyet Gazetesi” yaşayacaktır!..
Süreklilik -hangi türden olursa olsun- “Tahir Efendiler”de değildir, “Nef’i”lerdedir... Bilmem katılır mısınız? Cuma ve cumartesi günkü eylemlere de...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları