29 Ekim Kutlu Olsun

29 Ekim 2013 Salı
Mektuplar alıyorum.
Tanıdıklar kadar
tanımadıklarımdan da.
Hemen hepsinin bir yakını
içerde... İçerde demek
yetmiyor, beş yıldır kapalı bir
hücrede yaşamak zorunda
bırakılmak ne demektir
bilen bilir. Bilmeyen de kısa
sürede öğrenir. Ya bir yakını
tutuklanmıştır, ya başka
bir yakını mahkemelerde
“ebedi” denilecek bir
mahkûmluğa uğramıştır.
Evet bütün bu suçlu
diye hücrelere tıkılanlar
yakınlarımızdır. İnsan
olmanın, yurdunu, vatanını
sevmenin karşılığıdır bu aşk,
bu sevda, bu insanoğluna
has duyarlık...
Önce yetkililere sormak
isterim. Açık açık söyleyin,
tutuklu ya da mahkûm
olarak kaç insanımız
var? Öğrenci, öğretmen,
gazeteci, yazar, asker,
doktor, işçi, her şey...
Binlerce mi, daha mı çok?
Ne yapmış ne etmişler de
böyle bir korkunç yaşantıya
sürüklenmişler. İşledikleri
suç var mı? Varsa neden,
niçin olmuş, yaşanmış?
Yargıç, savcı önüne gelen
dosyayı dikkatle inceler,
sonra yasalara uygun
gerekeni yapar. Konuyu
iyice inceler, ama daha
önce suçlu diye karşısına
getirilen adamın kimliğini,
yaşantısının ayrıntılarını,
neden, niçin yargıya ters
düştüğünü anlamaktır.
Adalet denen eşsiz değer
ancak gerçek bir insan
duyarlılığıyla, sevgisiyle
anlaşılır.
Binlerce insan var.
Generaller, amiraller, değişik
rütbeden beş yüz sanık. Ben
beş yüz diyorum. Yetkililer
açıklasınlar gerçek sayıyı.
Kimse bilmiyor,
ünlü avukatlara
soruyorum,
siz biliyor
musunuz?
Atatürk
cumhuriyetinin
devrimleri
henüz ayakta.
Öyle sanılıyor.
Bir değişme
yapılmadı
daha.
İnsanoğluna
yakışır niteliğini yitirmedi
henüz. Ama azaldıkça
azaldı. Ne kadar kolay,
karşına getirilen kişiyi gereği
gibi tanımadan, tanımaya
kalkışmadan hüküm vermek.
Beş, on, daha çok yıl kalsın
hapishane hücrelerinde.
Mahkemelerde
“casusluk”la suçlananları
düşünüyorum. “Casusluk”
korkunç bir tutumdur.
Kendine ve geleceğine
ihanettir. Ben doğrusu
ya bugün cezaevlerinde
casusluk diye
cezalandırılanların varlığına
inanmıyorum. Kim onları
casuslukla suçluyorsa iyi
bilelim ki o kişi gerçek bir
halk düşmanıdır. Huzuru
bozmak, halkımızı birbirine
karşı bölmek, böylece
yaşama gücünü yok etmek.
Ordu her şeyin teminatıdır.
Yakın zamanlara kadar
öyle idi, bence bugün de
hepimizin en çok güvendiği
güçtür. Ama iktidardaki
kimi cahiller durup dururken
askerle uğraşmaya
başladılar. Sayısız generalin,
amiralin, subayın bir yana
itilmesi, daha da güç olarak
ağır cezalara çarptırılması
ortada... Tehlike, Türk
ordusunun tarihsel
gücünü, değerini, varlığını
küçümsemeyle başlar.
Gide gide ordu denen
ulusal güvence yavaş yavaş
pasifleştirilecek bir hale
gelir.
Ordu her şeyimizdir.
Ordusuz bir Türkiye
Cumhuriyeti var olamaz.
29 Ekim Cumhuriyet
Bayramı’nda bütün
bunlar anımsanmalı,
değerlendirilmeli...
Hepimize 29 Ekim kutlu
olsun diyorum.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yağmurda Bir Gün 20 Mart 2014
Seçimlere Doğru 18 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları