Gizli tutuklular

21 Ocak 2016 Perşembe

Sultanahmet saldırısının ardından yine bildik gelişme yaşandı. Hükümetin saldırıya ilişkin ilk kararı yayın yasağı oldu. Daha nefretle kınayan açıklamaları bile yapmamışlardı.

Muhtemelen Sultanahmet yasağı, daha 21. gününü sürmekte olduğumuz 2016’nın siftahı oldu. Merak etmeyin bereketi gelecektir.

Zaten son iki yıldır neredeyse elinde “yasak” kararıyla gezer olmuştu hükümet. Gazeteci diliyle söylersek, “meydana gelen” her olaydan sonra ilk gelendi yasak.

Doğrudan gazetecileri ilgilendiriyordu ve konu, bu yayın yasağıyla bitse gene iyiydi. Yasaklanan olayların istisnasız tamamı yargının da konusu olmak zorundaydı.

“Yayın yasağını memlekete hiç görmediği kadar Dikilitaş izlettirerek atlattık. Şimdi yargı aşamasında anlatırız” diyemezdiniz. Çünkü konu adliye kapısından girip dosya halini aldığında, üzerinde bu kez de “gizlilik” yazısı olacak.

Sultanahmet vesilesiyle yayın yasağının gündemde olmasından cesaret alarak ben de yargıdaki gizliliği anlatayım istedim.

O gün son zamanlardaki “yasak” ve “gizli” kararları arasında mayına basma korkularının ardından rahatlamış olarak hâkim ve savcıların karşısındaydım. Ne de olsa haber peşinde değildim. Tüm streslerimden kurtulmuştum. Suçlanan bendim. Elimi kolumu sallayarak davranabilirdim.

Tutuklanmama artık dakikalar vardı. Kafamda gizlilik mizlilik yoktu. Ben rahatça anlatıyordum. “Ben” diyordum. “Hakkımda bu tür suçlamalar olduğunu buraya gelene kadar bilmiyordum.”

Savcı hakkımda bu kadar ağır ithamlarla tutuklama isteyene kadar bana tek bir bilgi bile verilmediğini anlattım. Savcıda da sonrasında da hep konu haber olduğu için, “bütün bunlardan hiç haberim yoktu” deyince hâkim şifreyi verdi. “Dosyada gizlilik kararı var.”

Ben bu yargıdaki gizlilik kararının ne anlama geldiğini elbette biliyordum ama o gün hâkimin o cümlesiyle mevzu tam olarak dank etmiş oldu. Benim dosyam bizzat benden gizleniyordu. Şiir gibi. Benim dosyam bana gizli.

Olayın çeşitli yönlerini düşündüm tabii. Suçlama “casusluk” olduğu için şanına yakışsın, altta kalmasın istenmiş olabilirdi. Casusluk dosyasının gizli olması çok anlaşılırdı. Bir bilene sorunca öğrendim ki, o gizliliğin casuslukla hiç ilgisi yokmuş.

Ayrıca kendi dosyama da bu kadar anlamlar yüklemeye çalışmamam gerektiği cevabını da aldım bilenlerden. Adliyeler gizli dosyalarla doluymuş.

Gizlilik, sonrasında bir alışkanlık da yaratıyor gibi bir ruh hali içindeyim şimdi. Elli gündür tutukluyuz ya, ara sıra, “hukuki bir işlem yapsak” diye lafı geçince, hemen “dosyamız gizli” diyerek hapisliğe dönüyoruz.

Her şeye tamam da geçen gün yaşadığımız bir diyalog bende bir şüpheye neden oldu. Bizim tutukluluğumuz da gizli olabilir. Yani biz gizli tutuklular olabiliriz.

Nerden mi çıkardım? Önceki dönemlerde Silivri’de tutuklular fotoğraf çektirebiliyorlardı. Herkes hatırlar. Biz de sorduk. “Makine ve bazı aletlerde arıza var” dediler. “Yakında tamir olur mu” sorumuza aldığımız cevap, görünür bir gelecekte burada bir fotoğraf çekiminin olmayacağı yönünde.

Haksız mıyım sizce?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Davutoğlu artık mağdur 23 Mayıs 2016

Günün Köşe Yazıları