Hikmet Çetinkaya

Kış ölümleri...

21 Ocak 2016 Perşembe

Kaybolup gidiyorsun çığlık çığlığa dağların yamaçlarından...
Bazen kış oluyorsun, bazen ilk yaz.
Biliyorsun tarih hiçbir zaman kör değildir, bir yazımda uzun uzun anlatmıştım ben sana.
Tarih bir ülkenin talihini yazmaz, oluk oluk kanla yıkanılmaz.
Eski bir yazı, yine kış ölümlerini anlatıyor. Uğur Mumcu’nun, Hrant Dink’in, Gaffar Okkan’ın öyküsünü.
Nice ölümleri, acıları, akan kanı...
Tarih kendi çocuklarının kanı üzerinde hayatın temelini hiç oluşturmaz; yaşamın ölümcüllüğünü, kanla sulanan toprakları, bir ağacın dallarındaki yaprakları anlatmaz...
Siz siz olun dostlarım, tarihle “kara talihi” sakın birbiriyle karıştırmayın bu ülkeyi seviyorsanız.
Ayrımcılık yapmayın, sevgisiz kalmayın, intikam duygularıyla ölümcül düşler kurmayın.
Tüm tarih, insanlık, kültür, uygarlık ve hayat kanla beslendiğinde acılar yumağı oluşur, zorbalara gün doğar, faşizm ortaya çıkar...
Tarihin kanlı sayfalarına bakın Nazi Almanyası’nı düşünün...
İtalya’yı, İspanya’yı, Yunanistan’daki iç savaşı, oluk oluk akan kanı, zorbaların sonunu anımsayın.
Ocak ayı benim için hüzünlü...
Hrant, Uğur, Gaffar, Metin Göktepe...
Pek çok aydınımız, emekçimiz, bilim insanımız katledildi.
Ne Hrant’ın barışçıl ve özgürlükçü tavrını içlerine sindirdiler ne de Emniyet Müdürü Gaffar’ın dürüst, kardeşlikten yana olan tavrını...
Diyarbakır insanı, Kürtler, Türkler, Araplar Gaffar’ın hep yanında oldu...
Sen misin bunu yapan, kentin en işlek caddesinde koruma polisleriyle birlikte katledildi.

***

Hayat oluk oluk akan kanla beslenmez dün ve bugün olduğu gibi...
Hiç farkına varmazsınız acılar yumağının kar topuna dönüştüğünü... Hiç farkına varmazsınız ahtapota benzeyen emperyalizmin kollarının, halkları birbirine kırdırdığını.
Savcı Murat Uzun Tunceli Ovacık’ta 20 Eylül 2012’de katledildi lojmanların önünde... Savcı Mehmet Selim Kiraz Çağlayan’da en korunaklı adliye sarayında odasında.
Tüm bu acıları, ölümleri yaşadık, yaşıyoruz...
Hrant Dink, bir barış güverciniydi, 9 yıl önce öldürüldü derin güçlerin tetikçileri tarafından...
Uğur Mumcu da öyle, Metin Göktepe de, Gaffar Okkan da...
Bir devlet savcısını, polisini, aydınını, yazarını nasıl koruyamaz bana söyleyin!
Bakın Ortadoğu coğrafyasına, Suriye’ye, Irak’a Tanrı aşkına...
Alın yazısına inanan bir toplum yarattık, o güzel insanlarımızı kaybettik, ölümlerle çoğalacağımızı sandık, birbirimizi vurup öldürdük ama yine de doymadık.
Baskıcı rejimlere bir bakın hele...
Bakın faşizm nasıl dallanıp budaklanıp düşünceye kelepçe vuruyor.
Fransa’da IŞİD’in katliamı, Araplara, Müslümanlara karşı toptan baskı isteyen, ırkçılığı hortlatan faşizan, aşırı milliyetçi kesimin yaptıklarını bir anımsayın...
Ortadoğu coğrafyasında da tersi bir durumun olduğu gerçeğine bir göz atın!
İntikam ve kan!
Hayat ve ölüm!
İç içe...

***

Hayatın sayfalarında çiçeklenmiş bir yürek arıyorum ama yok!
Kin, nefret, intikam tohumları ektik; 100 yıl önceyi ve bugünü tarihsel, siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik bakış açısıyla irdelemeyi bir kıyıya bıraktık...
O kıyılarda ne var bugün?
Ölüm!
Göçmenler Ege’nin sularında köhnemiş teknelerle kaçarken nasıl denizde boğuldular?
İnsanın içini acıtan öykülerdi...
Emperyalizmin yoksul halkları nasıl birbirine kırdırdığını gösteremedik...
Hayatımızı dilim dilim edip parçaladılar, çocuklarımızı öldürdüler!
Darbeleri de yaşadık, işkenceleri, zindanları, sürgünleri de...
Biz dışarıdakiler için yıllar çabuk geçiyor Sevgili Can Dündar ve Erdem Gül...
Siz içeridesiniz ama günler çok zor geçiyor...
Farkındayım!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları