İran’da umutlar yeşerirken

21 Ocak 2016 Perşembe

Sattareh Farman Farmanian’ın “İran’ın Kızı” adlı kitabından daha önce de bahsetmiştim.
Farmanian, İran’da Humeyni devrimini yaşama geçiren baş dinamiğin mahalle baskısı olduğunu söyler. “İran’ın en büyük partisi ‘Rüzgâr Partisi’dir” sözleriyle bunu ifade eden yazar, “İranlıların tümü bu partiye üyedir. Rüzgâr Partisi nereden eserse oraya savrulurlar” der. İran’ın “İslam Cumhuriyeti”ne dönüşümüne devrimin ilk yıllarında tanıklık eden Farmanian; “toplumun İslami yaşam tarzına” evşirilmesinde devrim muhafızlarının doğrudan müdahalesinden çok bu “mahalle baskısı”nın yani “Rüzgâr Partisi”nin etkili olduğunu belirtir.
Kitapta bu bağlamda en unutulmaz bölümlerden biri, “Cuma”nın süratle nasıl bu “Rüzgâr Partisi” sayesinde yaygınlaştığıdır...
Çevre baskısının “devrim polisinin gözetimine” hacet bırakmadığını anlatan Farmanian, işyerlerinde milletin birbirinin çetelesini tuttuğu o yılların “yeni İran”ında ofislerin “Cuma”ları birden bomboş kaldığını anlatır.
Yeni yıla şimdi büyük “Cuma hamlesiyle” girerken, “Rüzgâr Partisi”nin bizde de yaratacağı bu “Cuma etkisini” düşünmeden edemiyorum...

Türkiye’de umut sönüyor
Nereden nereye?
“İslam Devrimi”nin ilk yıllarındaki hızlı çekiminden giderek çıkan İran’da, camiler artık cumaları boş. Laik Türkiye ise İran’ın 35 küsur yıl önce yaşadığı deneyimlerden geçiyor. Tersine dünya...
Tersine dinamikler sadece süreçte İran’ın “dünyevileşmesi”, Türkiye’nin “İslamcılaşması”ndan ibaret değil...
İran’la nükleer anlaşma sonrası dönemde, ekonomi ve dış politikada da zıt trendler söz konusu. Dış yatırımcılar Tahran’a koşarken Ankara’dan kaçıyorlar... İran turizme kapılarını aralarken turizmde Türkiye geriliyor.
En önemlisi... Gençler İran’da gözlerini umuda açarken Türkiye’de gençlerin umutları soluyor. 1 Kasım’ı anımsayın. Sosyal medya “Çekip gideceğim!” diyen gençlerin yorumlarıyla doluydu. İran’da işte şu anda tam aksi yönde bir atmosfer var.
Kapağı eskiden İran’dan dışarı atmaktan başka şey düşünmeyen gençler, yaptırımların kalkmasından dolayı şimdi “geleceğe ümitle baktıklarını” ve artık “ülkelerinde kalmak istediklerini” söylüyorlar.
Sürgündeki İranlılar da yeni ruh halinin etkisiyle bir an evvel Tahran’a dönmek istediklerini anlatıyorlar.
Yaşamları kaydıran Humeyni devrimini anlattığı “Persepolis” isimli çizgi romanı ile “rejim düşmanları”nın arasına giren ve Paris’te yaşayan Marjane Satrapi örneğin şu anda en büyük düşünün “İran’a dönmek olduğunu” söylüyor.

İran açılıyor biz kapanıyoruz
Yaptırımların sonunun “orta sınıfın elini güçlendireceğini” iddia eden yazar; bunun özgürlüklerin de güçlenmesi anlamına geleceğini, zira “demokratik özgürlükleri yalnız orta sınıfın koruyabileceğini” belirtiyor.
İran’ın nükleer programını denetim altında tutmak için uygulanan yaptırımların sonunun, tüm bu parlak beklentileri karşılayıp karşılamayacağını göreceğiz...
Batı ve İran arasındaki “detant” çok bilinmeyenli ve çok yeni.
Şubatta İran’da uzmanlar meclisi ve milletvekili seçimleri var.
Yumuşamanın kalıcılığı, muhafazakârlar ve reformcular arasında hesaplaşmaya dönüşen bu seçimlere bağlı.
ABD’de de Obama’nın yerini kimin alacağı bu yumuşama ikliminin sürdürülebilirliği açısından önem taşıyor.
İran yolun başında.
Ama Tahran’da Şah’ın alaşağı edilmesinden bu yana hiç görülmeyen bir “açılım” ve umut anı yaşanıyor.
Dünya liderleri İran’ı ziyaret etmek için kapıda. Yarın Tahran’da Çin devlet başkanı Xi Jinping karşılanacak. Ruhani de ardından Avrupa turuna çıkıyor.
Türkiye ise benim yaşam dönemimde görmediğim bir “kapanış” ve umutsuzluk döngüsünün içinde.
“Değerli yalnızlık”ta her gün yeni bir katmana ve yeni bir “savruluşa” uyanıyoruz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları