Hele Cumhurbaşkanı bana bir hakaret etsin...

22 Ocak 2016 Cuma

Meğer Cumhurbaşkanı hukuk karşısında o kadar da dokunulmaz değilmiş. Biz de ona bal gibi dava açabilir; biz de onu istersek ve gayret edersek mahkemelerde süründürebilirmişiz.
Kafadan suç işlemeyecekleri varsayıldığı için cumhurbaşkanları aslen yargılanamıyor.
Bir vatandaş cumhurbaşkanı hakkında suç duyurusunda bulunsa bile savcılık dilekçeyi almakla yetiniyor ama işleme koymuyor.
Anayasa Mahkemesi yolu da kapalı.
Dolayısıyla mesele Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de götürülemiyor.
Yani ceza davası açmaya uğraşmak hayal.
Ama avukat Ergin Cinmen ve avukat Fikret İlkiz, Bianet’e açıklamışlar.
Asliye mahkemeleri, şikâyet olursa cumhurbaşkanına dava açabiliyormuş.
Yapmamız gereken tek şey bağlı olduğumuz asliye mahkemelerine gitmek;
“Cumhurbaşkanı bana hakaret etti” demek; bunun için manevi tazminat davası açılmasını istemekmiş.
Eğer onun sözleri, ithamları yüzünden başınıza herhangi bir şey gelmişse...
İfadeye çağrılmış, gözaltına alınmış, idari soruşturmaya uğramış ya da tutuklanmışsanız...
İşinizden gücünüzden olmuş, boyalı kuş gibi toplumun ortasında bir başınıza kalmışsanız...
(Bence eşe dosta rezil olmak bile yeterli bahane...)
Hiç düşünmeden açın manevi tazminat davasını.
Açın ki, bu ülkede diktatörlüğe hevesli bir cumhurbaşkanının asliye mahkemelerinde manevi tazminat istemiyle sıradan bir vatandaş gibi yargılanabildiği kayıtlara geçsin.
Kazanamasanız bile şanınız yürür.
Cumhurbaşkanı bütün gün çevremdeki herkese sayıp yağdırıyor.
Bir sürü akademisyen ve aydın arkadaşım var benim.
Bazen ben de onlardan bazılarına sayıp saydırıyorum ama çok kibarım, “Hata yapıyorsunuz” diyorum; “Bir de olaya şuradan baksanız” diyorum...
Onlara asla Cumhurbaşkanı gibi, “Müsvedde, alçak, yarım porsiyon aydın” falan gibi çirkin şeyler söylemiyorum.
Bir keresinde onlardan biri HDP’ye oy vermeyeceğim için çok kızıp beni faşistlikle suçladıydı da ona bile anca, “Ama teessüf ederim, ağzından çıkanı kulağın duymuyor senin galiba” diyebilmiş, çayın şekerini asabi asabi karıştırmış ama tek kelime hakaret etmemiştim.
Ama Cumhurbaşkanı durmuyor...
Çoluk çocukla başlayıp ilim irfan sahibi insanlara kadar o uzun dilini hiç sakınmadan her yerlere uzatıyor.
Hem de bunu kapalı kapılar ardında, dedikodu mahiyetinde yapmıyor.
Çıkıyor ekrana, geçiyor mikrofona, başlıyor önüne gelene saydırmaya.
Galiba saydırmadığı bir ben kaldım.
Tüm konuşmalarını can kulağıyla dinliyorum.
Aportta bekliyorum.
Hele bir saçlarımla alay etsin, “Gelmiş geçmiş rastaların en lümpeni” desin...
Romanlarıma laf atsın, “Şahtı şahbaz oldu, çeyrek porsiyon yazar müsveddesi” diye beni küçümsesin...
Bana, “Deli kadın” diye bir höykürsün...
“Kerameti kendinden menkul kindar köşe yazarı” diye bir dil uzatsın...
Hemen nasıl harekete geçeceğim...
Önce bir bakacağım...
Vatanı kurtarmak uğruna bile olsa gözden çıkaramayacağım bir kadro beklentim ve tehlikeye atamayacağım mesleki kariyerim var mı?
Yok...
“Ülkeyi bir ben mi kurtaracağım” demeyi
akıl edebilir miyim? Edemem.
“Yalnız olsam neyse, geleceğini düşünmek zorunda olduğum çocuklarım var benim” diyebilir miyim?
Hiç diyemem!
“Ben de salak gibi gaza geldim; şimdi nasıl toparlasam da meseleden hasarsız sıyırsam” diye bir gayrete düşer miyim.
Yok, düşmem.
Ben hemen koşarım mahkemeye, açarım davayı.
Mucize olur kazanırsam Ergin Cinmen’le Fikret İlkiz’e bir büyük ısmarlarım.
Kaybedersem, herhalde artık onlar bana bir küçük ısmarlarlar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları