Başbakan’ın Şanghay Kozu da Düştü...

04 Mart 2014 Salı

En son kaç ay önce kullanmıştı? Ilımlı İslam projesi ile İslam dünyası liderliğine şişirilip şişirilip en son Suriye üzerinden öne itiklenip, fren tutmayan başarı tutkusu ile balıklama atlayıp ortada, açıkta kaldığında çok bozulmuştu... ABD-AB’nin Esad’ı devirme hesapları, Suriye’de sadece Ortadoğu değil İslam dünyası ölçeğinde önü alınamayacak, kaosu, iç savaşları tetikleyecek boyutlarda en radikal-terörist İslamcı örgütlerin kök salmaları sonucunu üretince... Yine ABD-AB ülkelerinin kendi iç siyasetleri, zengin Kuzey dünyası çıkarları, ekonomik-sosyal-siyasal dengeleri bağlantılı yoksul Güney dünyası içinde kendi yarattıkları ırklar ve dinlermezhepler eksenli iç savaşlara doğrudan bulaşmama, Irak-Afganistan’dan askeri güçlerini tamamen çekme, Suriye’de, Libya’dan da ders almış olarak dışardan parasal destekte bile çok cimri davranma çizgisine gelinince...
Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin simgeledikleri, bölge liderliği, güç kazanma uğruna, insani yardım boyutlarını aşan, iç savaşların içine bile bulaşma atakları çok fena geri tepen silaha dönüştü. Türkiye hele Suriye gelişmelerinde ileri dönük ülkemizin üstüne kalmış çok ağır bedelleri ödeyecek, bir numaralı sorumlu, üstüne üstlük olumsuz gelişen her şeyden suçlanabilecek ülke konumunda tuzağa düşmüş oldu. İşte bu çuvallamanın açığa düşme, günah keçisi olma noktasında, benim anımsadığım en son olayın karşı dengeler tarafındaki Rusya’ya, Putin’le görüşmeye gittiğinde Başbakan Erdoğan bir kez daha NATO ve Batı dünyasına öne itilip açıkta bırakılmanın hesabını sormaya yönelik bir koz, şantaj havasında “Gerekirse Şanghay zirvesine geçeriz”, “Bizi Şanghay’a alın” anlamına gelen şaka mı, ciddi mi olduğu çok anlaşılamayan çıkışlar yaptı. Üzerinden Batı dünyasını kızdırdığı, Şanghay zirvesinin tarafı ülkelerin ise daha çok şaka gibi bakıp, o üslupta yanıtlar verdikleri yorumları yapıldı...
Suriye üzerinden Batı dünyası eski Doğu Bloku ülkelerinin siyaset dansı üslubunda güç gösterileri, peşrev boyutunda pazarlıkları çözülmeden dondurulmuş olarak, bu kez kuzey komşumuz Ukranya üzerinden çok sıcak yeni güç savaşlarının krizi gündemde öne çıktı... Bize İran- Irak-Suriye hiç çözülmemiş çok sıcak hesaplaşmalarında arada sıkışıp kalmamız yetmiyormuş gibi, Ukranya’nın çok sıcak yeni krizinin içinde bu kez kuzeyden de sıkıştırlmış olmak derdi düştü...

***

Erdoğan iktidarları, Ukranya’daki sivil halk kalkışmasında, ABD-AB’nin etkisi, parmağı, çıkar hesaplarını, etkin destek ve rollerini göre göre, Gezi’ye benzerliği, Türkiye’ye, daha doğrusu İktidarlarına da hukuk devleti düzeni, demokrasi kriterlerinden sapmalar, diktatörleşme suçlamaları ile yapılan uyarılar çerçevesindeki paralellikler nedenleriyle.. burnunun dibindeki işine gelmeyen bu gelişmeleri önce yok saymayı seçti. Gelişmeler Batı’nın isteği doğrultusunda Rusya cephesi aleyhine İktidarın düşürülmesi ile sonuçlanınca işin rengi değişti. Bir baktık Davutoğlu günübirlik Ukranya’da yeni iktidar adayları ile görüşmelerde... Bir gün sonra Kırım’da, Türkiye’nin geçmiş ilişkileri bağlantılı bir tür haklarının korunmasından sorumlu olduğu Tatar siyasi liderlerinin yanında. Kırım’daki egemenliğini Batı dünyası ile palaşmaya niyetli görünmeyen Rusların askeri güç gösterilerinin arasında, Ruslarla da arabuluculuk görüşmelerinde. Ukranya’nın genel siyasette çok doğru bir çizgide, bölünmemesinde önde, vitrinde, üzerinden aylar geçmemiş Şanghay üyeliğine adaylığını unutmuş konumda...
Ancak ABD-AB-NATO bağımlılıklarını yeniden öne çıkarma, barışma sayılabilecek bu atağının riskleri çok fazla... Öncelikle BM’den, ABD-AB’den Rusya politikalarına gelen çok sert tepkilere karşın, dünya iki tarafın da bedel ödenecek adımlar atmayacakları, kendi iç politikalarına dönük, ağırlıklı vitrin şovları yeğleyecekleri görüşünde. Tek kutuplu dünya, piyasalar düzeninin çıkar ittifakları aksine izin verecek gibi değil... İlk haber Rusya’nın askeri şovunun üzerine borsalarının olumsuz etkilenmesi, Rusya içinde dahi savaşkan politikalara tepkilerin görülmesi... Obama’nın ayakta Putin’le görüşmesinin vitrin şovu, Batı kaynaklı sert uyarıların da gerçek yaptırımlara dönüşmeyeceği yargısı yaygın. Çünkü öbür yanda da hemen Batı’nın kullanmakta olduğu petrolün fiyatı fırlıyor, sonunda Almanya’nın girişimiyle bir uzlaşmaya varılacağı yargısı öne çıkıyor.
Gerçek şu ki tek kutuplu emperyal çıkarlar çarklarında da eski iki kutbun egemenlik, çıkar ağlarından kolay kolay vazgeçmeyecekleri, yoksul ülkeler üzerinden savaşarak, onları ağırlıklı iç savaşlarda birbirlerine kırdırarak çıkar dengelerini koruyacakları hâlâ en geçerli olgu olarak gündemde duruyor. Bizi bu aralar hem Ortadoğu-İslam dünyası-Suriye gelişmeleri, hem Ukranya’nın iki kutup arasındaki iktidar, bölünüp bölünmeme savaşları, hem de zengin Kuzey dünyasının ekonomik politikaları, hepsi birden hep olumsuz vuruyor... Irak işgali sürecindeki rolüne kuruluşunu, damdan düşer gibi iktidara gelişini, sonraki iktidarda parlak büyüme yıllarını borçlu İktidarları, megalomani içinde önünü arkasını göremeden her atak çıkışı ile bir darbe daha yiyor... Davutoğlu, Suriye politikalarından ağzı yanmış kaygı duyanlara, Ukranya’da riske girmeyecekleri güvencesini vermeye çalışıyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bayram benim neyime? 9 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları