Gülengül Altınsay

Huzurumuz yerinde

28 Ocak 2016 Perşembe

Şu sıralar ne kadar da huzurluyuz değil mi? Ne basın toplantıları, ne hakemlere “düdüğünü assın” önerileri, ne ona buna tehditler var. Bir iki Beşiktaşlının serzenişini de fanatikliğine verirsek aradığımız huzuru nihayet bulmuş gibiyiz(!) Ülke sathından stadyum koridorlarına kadar.
Tamam; kulüp yöneticileri her ne olursa olsun kendi kulüplerinin menfaatlerini korumak için doğruluktan şaşabilir. Önceliği adaletten değil kulübünün kazanımlarından yana kullanabilir. Hakemlerin baskı altında kalıp olmayan penaltılara düdük çalmaları da anlaşılabilir. Taraftarlar arasında “ne olursa olsun yeter ki kupa bizim olsun” diyenler çok olabilir. Tüm bunlara hak vermiyorum ama anlayabiliyorum.
Fakat futbolu profesyonelce yorumlayan medya mensuplarının gözleri önünde cereyan eden olayları duruma göre görmeleri, duruma göre görmezden gelmelerini hiç anlayamıyorum. Ve yakıştıramıyorum.
Üstelik iş siyasete gelince, iş hayata ilişkin konulara gelince mangalda kül bırakmayan bu zatlar her ne hikmetse iş tuttukları takımın değerlendirmesine gelince birden en fanatik taraftar konumuna geçiveriyorlar.
Sanki futbolda da adaletin önemi yokmuş gibi. Sanki sporsever olmak, spor yapmak en başta bir adalet terbiyesinden, sınavından geçmek değilmiş gibi.

Kâzım Kanat demişti
Bu durum o zatların tuttukları takımla ne kadar alakalıdır konusuna girmiyorum.
Fakat ta 90’lı yıllarda sevgili arkadaşım Kâzım Kanat’ın bu mesleğe başladığımda bana “İşin 3 sebepten dolayı zor” deyişini aktarmak istiyorum size. “Bir kere kadınsın. İkincisi kendi yazılarını kendi kafana göre yazıyorsun, gazetenin politikasına bırakmıyorsun. Üçüncüsü ve en önemlisi Beşiktaş’ı yazıyorsun” demişti.
Ve şaşırtmıştı beni. Zamanla anladım ki Kazım Kanat haklıymış…

Beşiktaş’ı yazmak!...
Kadın olarak futbol yorumlamanın sorunlarını geçiyorum fakat gazete politikalarına rağmen Beşiktaş’ı yazmak gerçekten zormuş. Tabii Cumhuriyet gibi bir iki gazeteyi saymazsak. O günden bu güne değişen ne yazık ki bir şey yok. Fenerbahçe-Rize maçının yorumunu yapıyorsunuz mesela ve penaltılardan hiç bahsetmiyorsunuz. Laylaylom bir şeyler yazıyorsunuz.
Soru açık ve net: Eskişehir ve Rize maçlarında Fenerbahçe lehine verilen penaltılar rakip lehine verilseydi, rakiplere gösterilen kartlar Fenerlilere gösterilseydi ortam bu kadar huzurlu olur muydu? Yorumlar bu kadar “futbol dolu” olur muydu?
Yanlış anlaşılmasın; kimin şampiyon olacağının ötesinde benim derdim. Tabii ki kim hak ederse onun şampiyon olmasını isterim. Doğruya doğru ve o takımın gönlümdeki takım olmasını da isterim. Fakat benim derdim daha derinlerde. En korktuğum şey futbolda adalet duygusunun tümüyle yok olması.
Çünkü bu duygunun kaybolması en fazla sahada oynanan futbolun kalitesini etkiliyor. Daha da temele inersek futbolcuların ruh hallerini, dolayısıyla gelişme süreçlerini… Ve tabii ki futbolseverin bu oyuna karşı olan saf ve temiz duygularını.
Böylesi bir futbol ortamında ne futbolcu yetişir ne de futbolun kalitesi yükselir. Sadece bugün olduğu gibi bol bol yabancı futbolcu transfer edilir. Kulüpler borç batağına saplanır. Ve biz de bozuk saatin günde 2 kez doğruyu göstermesi gibi ara sıra gelen başarılarla yıllarca övünüp dururuz.
Ve fakat artık bıçak kemiğe dayandı.
Baksanıza yıllarca sistemin adamı olup işin kaymağını yemiş insanlar bile bugünlerde sanki bu sonuçta hiç etkileri yokmuş gibi yuvarlak laflarla da olsa şikayetçiler. Çünkü “Bindiğiniz dalı kesiyorsunuz” deyip durmuştuk hiç aldırmamışlardı. Şimdi o dal gitti gidiyor. İşte bu telaş ondan...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Semih vakası 28 Mart 2024
Yeniden nefret 22 Mart 2024
Suç getirende? 17 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları