Can ve Erdem İçin de Sistem Aynı Sistem...

30 Ocak 2016 Cumartesi

Önceki genel yayın yönetmenlerimizden Oktay Kurtböke’yi sevgi ile anıp sıkça yinelediği bir kısa öyküyle başlayalım.
Köyün delikanlısının askerlik çağı gelmiş. Başvurunca bahriyeliye ayırmışlar. Deniz kuvvetlerinde de denizaltı eri olmuş.
Tezkereyi alıp dönünce arkadaşları etrafını sarıp askerlik anılarını dinlemeye başlamışlar.
Söyleşi sırasında aralarından biri merakını gidermek için soru yöneltmiş.
- Denizaltındayken torpil atınca niye içeriye su girmiyor?
Delikanlı söze başlamış.
- Sen çayda çimerken gaz kaçırınca su giriyor mu?
- Girmiyor.
- İşte sistem aynı sistem...

***

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Paralelcilerle ortaklaşa yürüttüğü kumpastan memnun kaldığından aynı sistemi uygulamaktan vazgeçmiyor.
Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar ile Ankara Temsilcimiz Erdem Gül için uygulamaya konulan sistem de elifi elifine aynı sistem...
Tek farkı uydurulmuş belgeler yerine aynı mantıkla yorumlanan haberler ve köşe yazıları...
Bir yandan “gazetecilikten yargılanmıyor” diyorlar, öte yandan da tümü zamanaşımına uğramış yazıları belge diye kullanmaya kalkışıyorlar.
Önceki kumpas döneminde de aynı iddiadaydılar. Ama dünyadaki gazetecilik meslek örgütleri Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin uyarısı sonunda gerçeği görmüş, AKP iktidarı da lütfedip (!) “Tutuklu sekiz gazeteci var” demek zorunda kalmıştı...
Bakalım iddianame sonrasında 64’üncü hükümetten ne zaman itiraf gelecek?

***

Paralelciler ya kendilerine ya da birilerine(!) güveniyor olmalıydılar ki görüş yasağı koymamışlardı.
Özellikle Ergenekon ve Odatv davalarında tutuklu yargılanan gazetecilerle, meslek örgütleri temsilcileri ile iş arkadaşları Silivri Savcılığı’nın izniyle cam arkasından telefonla, Adalet Bakanlığı’nın yazılı izniyle de bir masada karşılıklı oturup görüşebiliyor ve özlem giderebiliyorlardı.
Şimdiki Silivri Savcılığı ile Adalet Bakanlığı ise görüşme başvurularına izin vermiyor.
Bu nedenle de dün Hikmet Çetinkaya, Önder Çelik, Rüya Özkalkan ve Mustafa Çolak ile birlikte Silivri Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumu’nun dış kapısına kadar gidebildik. “Uzaktan merhaba olmaz” dizesini bilmeme karşın Halikarnas Balıkçısı’na öykünüp Can ve Erdem’e bir merhaba yolladım. Doğal olarak duymadılar. Bugün gazetede okuyacaklar.
Yerleşkenin adı bile, arkadaşlarımızın tutuklu olmalarına karşın cezalarının infaz edilmekte olduğunu kanıtlıyor. Bu infazın hınçtan kaynaklandığı da bir başka gerçek. Herkesin bildiğini gizli yargılama ile irdeleme isteği ise bir başka ilginçlik...

***

İddianameyle tünelin ucundaki ışık göründü. Sulh cezaları turlama süreci bitecek.
Türkiye’nin hukuk devleti mi, guguk devleti mi olduğunu duruşma günü geldiğinde göreceğiz...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları