Eve dönmek gibi bir şey

03 Şubat 2016 Çarşamba

Gürer Aykal yönetimindeki İDSO’nun ‘Bahar Ayini’ yorumu hâlâ kulaklarımda...

İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın konserine her gittiğimde kendimi eve gelmiş gibi hissederim. Şimdiki göçebe mekânlarında değil, gençliğimizin Atatürk Kültür Merkezi salonunda, eski bir aile toplantısına gitmişim gibi gelir. AKM şimdi Taksim’in ortasında, çökmeye mahkûm edilmiş kültür düzeyimizin acılar içindeki simgesi gibi, inlemekte. İDSO ise yıllardır provasını ve konserlerini, ayrı ayrı, boş bulabildiği salonlarda yapıyor. Kısıtlı bütçesiyle, geleceğinden kaygılı sanatçılarıyla, yine de düzenli dinletilerini aksatmıyor. En büyük zenginliği, her gittiği mekânda izini süren dinleyicileri.

Orkestra tek nefes
Evet, İDSO konserlerinde, nerede olursa olsun, salon kararıp sanatçılar sahnede yerlerini almaya başladığında, ben eve gelmiş gibi olurum. İlk gençliğimin sanatçılarından bir kısmı emekli olmuş, bir kısmının saçları ağarmış, kiminin yerine hiç tanımadığım gencecik yüzler gelmiş. Olsun, yine de beni eve döndüren atmosfer aynıdır.
İki haftadır topluluğu Gürer Aykal yönetti. Son konserde çaldıkları Bahar Ayini hâlâ kulaklarımda. Belli ki çok çalışılmıştı, o koca orkestra tek nefes gibi tınlıyor, müthiş bir tamperaman sergiliyordu. Aykal’a göre “Bahar Ayini, ritim açısından, şef için tuzaklarla donatılmış bir mayın tarlasıdır”. Henüz 11 yaşında Ankara Devlet Konservatuvarı’nda ilk tanıdığı esermiş. Kütüphanede plağını dinlemiş ve “çarpılmış”, arkadaşlarına da dinletip Stravinsky’nin büyüklüğünü kabul ettirtmiş. Şimdi de şöyle iddia ediyor: “Bir Türk orkestrası Stravinski’yi Avrupalılardan daha iyi çalmalıdır. Halk müziğini biliyorsanız Stravinski’yi doğru çözersiniz. Onun kendi tartılarından yola çıkarsanız, neredeyse hangi türkümüze benzediğini bile bulabilirsiniz.”
Konserin ilk yapıtı, İlyas Mirzayev’in keman konçertosunda solist Olgu Kızılay’dı. Onu iyi orkestracı ve oda müzikçisi olarak tanıyorduk; çok başarılı bir solist olduğunu da öğrendik. Müzikalitesi, enerjisi kayda değerdi. Konçerto ise neo-romantik ruhuna karşın değişik anlatımlarla örülmüştü. Bas Hakan Tıraşoğlu’nu dinlemek de güzel sürpriz oldu. Dağarcığıyla büyük sanatçı Ayhan Baran’ı da bir kez daha anımsadık.

Soyarslan başrolde
Geçenlerde BİFO’nun çaldığı Mahler 4. Senfoni’nin solistlerinden biri olarak dinlediğimiz soprano Çiğdem Soyarslan, Avrupa’da ününü sürdürüyor. 6 Şubat’ta Linz’in Landestheater salonunda William Bolcom’un McTeague adlı operasındaki Trina Sieppe adlı baş kadın rolüyle bir Avrupa prömiyeri gerçekleştirecek. Bruckner Liszt Orkestrası’nı en ünlü şeflerden Dennis Russel Davies yönetiyor. Besteci William Bolcom, Grammy ve Pulitzer Prize gibi ödüllerin sahibi, günümüzün ünlü Amerikalı sanatçılarından. Çiğdem’i daha nice başarılarda, nice sahnelerde görmek umuduyla.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları