Don Kişot’lara özgürlük!

07 Şubat 2016 Pazar

Bu yıl Cervantes’in 400. ölüm yıldönümü. 1615’te Don Kişot’un ikinci cildini tamamladı Cervantes.
23 Nisan 1616’da çağdaşı William Shakespeare’den 10 gün önce öldü. 50 ülkede 2 binden fazla etkinlik düzenleniyor Cervantes’in 400. ölüm yıldönümü nedeniyle.
Ankara’da geçen hafta “Don Kişot’un İzleri” adlı sergi açıldı. Sergi “Günümüzün Don Kişot’ları” benzetmesiyle Can Dündar ve Erdem Gül’e adandı.
Haberi okurken Nâzım Hikmet’in Don Kişot şiiri geldi aklıma:
“Bir temmuz sabahı fethine çıktı / güzelin, doğrunun ve haklının: / Önünde şirret, aptal devleriyle dünya, / altında mahzun ve kahraman Rosinant’ı. / Bilirim, / hele bir düşmeyegör hasretin halisine, / hele bir de tam okka dört yüz dirhemse yürek, / yolu yok, Don Kişot’um benim yolu yok, / yeldeğirmenleriyle dövüşülecek.”
Dünyanın bugüne kadar en çok basılan romanlarından olan Don Kişot’un birbirinden farklı tasvirleri yer alıyor sergide. Picasso’dan Dali’ye kadar yüzlerce sanatçının yağlıboya, gravür ve heykelleri...

***

Başka neler oldu geçen hafta?
ABD Kongresi Dış İlişkiler Komitesi’nde konuşan milletvekili Ciciline göre “Türkiye artık iyileşemeyecek kadar demokrasi yolundan kaydı”.
Uluslararası Af Ögütü’nden Andrew Gardner The Times’a konuştu. “Türkiye’de ifade özgürlüğü tarihin en dip noktasında” dedi.
Strasbourg Basın Kulübü, kentin merkezinde bulunan ofis binasına Can Dündar için pankart astı. Pankartta “Gazetecilik suç değildir”, “Dündar’a özgürlük” yazıyor.
Birleşmiş Milletler’in İnsan Hakları Komiseri Zeyd Raad El-Hüseyin, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmalarından duyduğu kaygıyı dile getirdi. Sloven düşünür Zizek, “Türkiye’de çürümüş bir şeyler var” diye yazdı.
Orhan Pamuk verdiği röportajda şöyle dedi:
“Can Dündar tutuklandığında, oturup romanını yazamıyorsun. Bana ne diyemiyorsun.”
Silivri Cezaevi önündeki “Umut Nöbeti”ne katılan Aydın Boysan’ın sözlerini anımsıyor musunuz? “Doğduğumda Vahdettin vardı ve ülke daha özgürdü.”

***

Can Dündar ve Erdem Gül 73 gündür hapisteler. Tutukluluk cezaya dönüştü.
Mahkeme “skandal” iddianameyi kabul etti. Can ve Erdem 25 Mart’ta duruşmaya çıkacaklar. O güne kadar 120 gün hapiste yatmış olacaklar.
Ne var iddianamede? Hiçbir şey.
Kanıt diye sunulanlar Can ve Erdem’in yaptıkları haberler.

***

Kiminle karşılaşsam aynı soruyu soruyor:
“Can ve Erdem için 25 Mart’taki duruşmada nasıl bir karar çıkar?”
“Bence mahkeme her ikisini de tahliye eder” diyorum. Bu kez, “Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun” diye soruyorlar.
“Dava dosyasına bakınca durum zaten anlaşılıyor. Kanıt yok” diye yanıtlıyorum.
Çoğu görüşüme katılıyor. Bazıları endişeli, şöyle diyorlar: “IŞİD’ciler, canlı bombalar için 12-31 yıl hapis cezası istenirken yaptıkları haberler yüzünden suçlanan Can ve Erdem için iki kez müebbet artı 30 yıl isteniyor. Bu nasıl olabilir?”
“Savcı ölçüsüz abanmış” diye yanıtlıyorum.
Bu kez “Herkesin aylar öncesinden bildiği MİT TIR’ları meselesi nasıl devlet sırrı olabilir” sorusu geliyor. “Olamaz” diyorum, “Bu yüzden de tahliye edilecekler.”
25 Mart’ta “Günümüzün Don Kişot’ları”nın duruşmasındayız. Sonra mı? “Don Kişot’un İzleri” sergisi İstanbul’a gelmiş olacak. Belki hep birlikte sergiye gideriz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Önce Cumhuriyet! 9 Eylül 2018
İklim için ses ver! 2 Eylül 2018
Özel yaşamın sonu mu? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları