‘Master Plan’ın Şifreleri

07 Şubat 2016 Pazar

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Mardin’de açıkladığı 10 maddelik “Terörle Mücadele Eylem Planı” söylenenle, söylenmek istenen arasındaki mesafenin çok kısa olmadığı bir metin. Ama birkaç noktada “sırrı” çözmek ya da nereden baktığınıza göre “iyimser” ya da kötümser tahminlerde bulunmak mümkün. Daha ilk maddede karşımıza çıkan sözcükler, bize nereden, hangi açıdan bakıldığını, temelin hangi anlayışa göre atıldığını göstermeye yetecek ipuçları içeriyor.

***

İlk maddenin gözümüze soktuğu kavramlaştırma şöyledir: “Parçalayıcı ulusalcılık yerine birleştirici bütünleştirici millet anlayışı.” Bu söylem aslında AKP’de Erbakan’dan miras, “millet yani ümmet” anlayışının her derde deva bir formül olarak yerini sağlamlaştırdığını gösteriyor. Kürt sorunu ile bağlantılı olarak dile getirildiğinde söylenmek istenenin “Kürt kökenli olabilirsiniz ama aynı ümmetin mensuplarıyız ve bizi birleştiren dindir, dil önemli değil” olduğudur.

***

Aslında bu yalnız Kürtlere söylenmiyor; Türklere, nüfusun tamamına söylenen de budur. Aynı zamanda “laikliğin ölümünü” ilan eden bir söylemdir. Böylelikle “laik demokratik cumhuriyet fikri” ülkenin geçmişini, bugününü şekillendiren bir zemin olmaktan çıkartılıyor; siyasi İslamın söylem ve uygulama olarak yalnızca Kürt sorununu değil, “laiklik sorununu” da, çünkü AKP’nin en temel sorunu budur, kökten çözecek bir yaklaşımı formülleştirilmiş oluyor.

***

Yine de “plan” hayatın gerçeklerinden kendisini kurtaramıyor; ağır kanlı bir şekilde kangrenleşme eğilimi gösteren sorunun “çözümü” için de birtakım şifreler içeriyor. Çözüp çözemeyeceği belirsizdir. Üstelik bu kez sorun, daha dikkatli ifadelerle “çözümden” söz etmeden “çözülmek” isteniyor. Peki nasıl? PKK ile bir temas artık söz konusu olmayacaktır. Ama bu “gizli” ilişkilerin olmayacağı anlamına gelmiyor. Özellikle son günlerde gazetelerde yer alan “İmralı zabıtlarından” kısa bir süre önce başkanlık dahil pek çok konuda görüş alışverişinin gerçekleştiğini anlıyoruz. Neden sürüyor ya da sürecek olmasın ki?

***

Besbelli ki, yeni iletişim kanalları da bulunacaktır. Planda bunun yolunun, yukarıdan değil, aşağıdan, bölgede oluşturulacak “istişare toplantıları” ile açılacağı söyleniyor. Öfkeli sözler bir yana, HDP ile ilişkilerin kapısının aralanması ihtimali de dışlanmıyor. “Ankara’da zemin vardır”, “işte Meclis, işte Anayasa Mutabakat Komisyonu orada istediğinizi söyleyin” vurgusu bunun işaretlerini veriyor. Başbakan Davutoğlu’nun sert ve alıngan ifadelerinden, başkanlık ve ümmet zemininde anlaşma koşuluyla “çözüm” önerdiğini, Kürt siyasi hareketine soldan uzak durmayı tavsiye ettiğini çıkartabiliyoruz şifreli metinden.

***

Peki, ne alaka,“Stalin”den söz ederek ne anlatmak istiyor Başbakan? İlk bakışta çözemiyoruz. Ama birkaç işe birden yaradığı da belli. Anti-komünizmden medet umuyorsanız, Stalin’le başlamak hep işe yaramıştır. Ama başka bir nedeni daha olmalı. “Ulusal sorun” konusunda otorite sayılan Stalin’den söz ettiğinizde hem Kürtleri “vay Stalinci mi oldunuz” diye tehdit eder, hem de dönüp, kim kendini nerede görüyorsa; ulusalcılara, ümmetçilere “bakın bunlar da tıpkı Kars’ı, Ardahan’ı isteyen Stalin gibi toprak peşindeler” demiş olursunuz.
Bir taşla iki kuş yani...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları