Atatürk olmak istiyor ama…

11 Şubat 2016 Perşembe

Erdoğan da, Atatürk gibi tek adam olmak istiyor” diyor Limes Jeostrateji dergisinin son sayısı “Erdoğan Putin’e karşı: İki imparatorun boy ölçüşmesi” başlıklı bir yazıda ve ekliyor:
“Ama ünlü selefinin sahip olduğu jeopolitik duyarlılık Erdoğan’da yok!”
Suriye’de partiyi şimdiden bu nedenle Putin’in kazandığına işaret eden yazı Erdoğan’ın “Suriye stratejisinin bir kez daha çöktüğünü” belirtiyor.
Bu tespiti yapmak için aslında çok büyük strateji uzmanları olmaya gerek yok. Görünen köy kılavuz istemez hesabı…
2013 yazında, Rusya Ortadoğu jeopolitiğine geri döner dönmez bizler hemen… Davutoğlu ve Erdoğan’ın “bölgesel hegemonya iddialarının” iflas ettiğini yazmıştık.
“Rusya’nın Irak savaşındaki Rusya olmadığını, uluslararası sistemde artık tek taraflı ABD paradigmalarının bittiği bir yeni eşiğe girildiğini, Obama’nın Suriye politikasındaki zikzaklarının bu tarihi fırsatı Rusya’ya sunduğunu” bundan daha 2.5 yıl önce yazmış; “Yeni Osmanlıcılık düşleri kuranlara geçmişler olsun!” demiştik. (Sağnak: Putin ve Rusya’dan Sevgilerle; 15. 09. 2013)
Ama bu aleni tabloyu kayda geçmeyi inatla reddeden Ankara, tüm uyarılara rağmen burnunun dikine gitmeyi yeğledi ve Suriye’de aportta bekleyen Putin’in eline oynayan son bir çılgınlıkla üstüne bir de 24 Kasım’da Rus uçağını düşürdü!
Güney sınırımızı bugün sığınmacı ablukasına alan, sınır illerimizde demografik yapıyı değiştiren noktaya böyle gelindi. Kritik sınır kentlerinde yer yer Türklerin, Suriyeliler yanında azınlığa düştüğü bir tablo oluştu. Suriye’deki savaşı, Türkiye’nin içine taşıyan tehlikeli bir potansiyel yaratıldı.

Korku - tehdit spirali
Özetle “Atatürk’teki jeopolitik sezgiye sahip olmadan onun tek adamlığıyla yarışan rakipsiz lider olmaya öykünen Erdoğan’a boyunun ölçüsünü artık Putin veriyor!” doğrultusunda bir yazı döşenen İtalya’nın ünlü Limes dergisi; tarihte Türkiye- Rusya arasındaki düzineyle savaşa atıf yapıp “bu savaşların hiçbirisini Türkiye’nin kazanmadığına” dikkat çekiyor ve bu yenilgilerin Türk-Rus ilişkilerini, o gün bugün şartladığını söylüyor.
Geçen yüzyıl başındaki Sovyet-Atatürk dönemi işbirliği ve Sovyetler’in gene 20. yüzyıl sonundaki çöküşü ardından yaşanan Ankara-Moskova işbirliği parantezleri dışında; Türk-Rus ilişkilerinin hep “korku-tehdit” şablonu üzerinden şekillendiğine işaret eden etkili siyaset dergisi; “Putin’in Suriye’deki Türk nüfuz alanına girmesi” sonrasında iki ülke ilişkilerinin yeniden bu kaygı verici spirale döndüğünü anlatıyor.
Hâlâ netlik kazanmayan “Rus uçağının düşürülmesi” macerasının nedenlerini; 1. Rusya’nın Ortadoğu’ya dönüşü, 2. Ankara’nın Moskova’yı sil baştan tehdit olarak algılamaya başlaması, 3. RTE’nin “genişlemecilik megalomanileri”, 4. T.C Cumhurbaşkanı’nın gözü kara Suriye stratejisi, 5. Türk-Rus-ABD üçgenlemesinin denetim dışı etkileri gibi unsurlara bağlayan jeostrateji dergisi; Ankara’nın Moskova’ya 24 Kasım sonrası yaklaşımının jeopolitik olduğu kadar psikolojik bir geri planı olduğunu söylüyor ve de Ankara’nın, Rusya ile olan sorununu şimdi bir NATO-Moskova karşıtlaşmasına dönüştürmek hevesinde olduğunu belirtiyor.

‘Büyük oyun’un kartı
Ankara’nın Rusya krizini NATO’ya ihale çabalarına dair algı artık öyle güçlü ki, “Türk karasularında NATO’yu mülteciler için devreye sokmak” önerileri doğrudan şimdi Rusya’ya karşı bir “örtülü önlem arayışı” olarak görülüyor. Corriere della Sera’da dünkü bir yazı da; “NATO’nun mülteci krizinde rol alması kuşkuyla karşılanıyor!” diyerek alarm veriyor: “Ankara’dan henüz resmi talep yok. Ama NATO’yu mülteci krizine sokma planlarının bölgede Ruslara karşı bir yanıt olmasından kuşku duyuluyor!”
Mülteciler böylece gariban savaş kurbanı konumlarının yanında ayrıca Ortadoğu’daki “büyük oyunun” piyonuna dönüşüyorlar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları