Rengârenk ve muhteşem Portakal!

11 Şubat 2016 Perşembe

Bu portakal başka portakal! Anthony Burgess’in eseri, Stanley Kubrick’in filmi “Otomatik Portakal”, bu bizim “Portakal”ın yanında eksik, yoksul ve yoksun kalır!
“Bizim” deme cüretini gösterdiğim bu portakal, kültür ve sanat dünyamızın, tarihi ve toplumsal birikimimizin, maddi ve manevi zenginliğimizin, rengârenk dünyamızın muhteşem bir aynası, bir yansıması... 100 yıllık bir fotoğraf, 100 yıllık bir geçit töreni...
1914 yılında Kapalıçarşı’daki küçük bir dükkânda antikacılık yapmaya ve müzayede düzenlemeye başlayan Yervant Portakal tarafından kurulan ve dört kuşaktır aynı mesleği sürdüren “PORTAKAL”dan söz ediyorum. 100. yılını, yayımladığı 4 ayrı kitapla kutlayan Portakal Sanat ve Kültür Evi’nden... (2014’te yayımlanacaktı ama başındaki Raffi Portakal inatçı bir mükemmeliyetçi olduğundan, ancak şimdi çıkabildi! )
Dün bu sayfalarda 4 kitabın ayrıntılarını Evrim Altuğ’un röportajında okudunuz. Bilgileri tekrarlamıyorum. (Artık yer darlığından köşelerde kelime ve harfleri sayarak yazı yazıyoruz.) Akşam çok geç bir vakitte sonuncu kitabı elime alıp okumaya başladım... Ve 400 küsur sayfayı bitirmeden elimden bırakamadım!

Duygu ve bilgi cümbüşü
“Portakal’ın Yüzyılı” adlı kitap, Enis Batur’un sorduğu, yönlendirdiği sorulara, Raffi Portakal’ın verdiği müthiş ayrıntılı yanıtlardan oluşuyor. Bir de Enis Batur’un önerdiği ek okumalar...
Raffi Portakal’ı tanıyanlar bilir: Sohbetine doyulmaz. Kitapta da baştan sona sürükleyici bir anlatı var. İleri - geri sıçramalarla; somut gerçeklerle, düşünce, yorum, eleştiri arasında; özelle genel arasında, anekdotlar, deneyimler, gözlemler arasında gide gele anlatıyor.
“Mayrigıs, mayrigıs!” diye haykırana (yani “anam, anam” diye çırpınana) “Ermenice ağlama! Türkçe ağla!” diye müdahale edildiğini okuduğumda... 6-7 Eylül’de küçük Raffi’nin düş kırıklığını; ertesi gün baba Aret Portakal’ın yaşadıklarını okuduğumda gözyaşlarımı tutamadım. Zaman zaman da kimi koleksiyoncuların gaflarına kahkahalarla gülmekten kendimi alamadım...
Tam bir duygu ama aynı zamanda bilgi cümbüşü: Antikacılık, müzayede, koleksiyonculuk, sanat ticareti... Koleksiyonculuğun müzeciliğe evrilmesi... Değer bilirlik ya da bilmezlik... Bir teşekkürün esirgenmesi ya da cömertçe sunulması...
Cümbüş sözcüğünü özellikle kullanıyorum: Anlatım öyle rengârenk ki! Bilgi, ilaç gibi değil şuruba bandırılıp veriliyor... Sezgiler, duygular öne çıkıp gözleri kamaştırıyor...

Kültür yolculuğu
“Portakalın Yüzyılı”nı okurken harika bir kültür yolculuğuna çıkmış gibi hissettim kendimi. Ayrıntı zenginliğine hayran kaldım.
1914’ten başlayarak İstanbul kenti ve kentin çok kültürlü semtleri en özgün, kimi zaman en yoksul ama en görkemli haliyle geçti gözümün önünden... Kapalıçarşı’dan dünyaya uzandım... Her rengin birikimi farklıydı...
Sonra ustalar ve çıraklar, gelenekler ve yenilikler dans etmeye başladı yüreğimde...
Derken özellikle 70 sonrasında tanıdığım ve tanımadığım; yolumun sık sık kesiştiği ya da kesişmediği muhteşem bir insan nehri akmaya başladı sayfalardan: Sanatçılar, ressamlar, heykeltıraşlar... Sanata yatırım yapan Koç, Sabancı, Eczacıbaşı vb. gibi ailelerin bireyleri... Birçok koleksiyoner... Sonra 90’lı yıllarda o muhteşem ve özenli “P Sanat Dergisini” çıkaran ekip, yazarlar, çizerler ...
Teşekkürler Raffi Portakal ve Enis Batur. Teşekkürler yüzyıllık Portakal. İyi ki varsınız... 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları