Olaylar Ve Görüşler

Üç tarz muhalefet

11 Şubat 2016 Perşembe

Ağır ve karanlık bir atmosfer içinde bu ülkeye, topluma ve geleceğe dair umutlu öngörülerde bulunmak çok zor olsa da bunu yapmanın devrimci ve demokrat bir sorumluluk olduğunu hiçbir zaman akıldan çıkarmamak gerekmektedir.

Elbette ki bu zorunluluk ülke ve halk için bedel ödeyen, hayatlarını ortaya koyan ve hâlâ cezaevleri başta olmak üzere her yerde direnen insanlığın hem mirası hem de vasiyetidir. Ancak bugün Türkiye’de muhalefetin toplumsal gerçeklikten, siyasi ve toplumsal dönüşüm dinamiğinden giderek uzaklaşması yeni bir iktidar ve ona bağlı bir değişim heyecanını halkın önüne koyamaması bir tür siyasetsizlik girdabına sürüklenişe neden olmaktadır.
Bugün AKP’ye karşı direnen, mücadele eden üç siyasi akım söz konusudur. Bunlardan ilki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), ikincisi sosyalist sol (özellikle Haziran Hareketi), üçüncüsü de Kürt hareketi, HDP’dir.

CHP muhalefeti...
CHP negatif muhalefet yerine, proje ve çözümlere dayalı pozitif bir muhalefete Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte geçiş yaptı. Bu durum farklı toplum kesimlerinin CHP’ye dönük algılarında ciddi değişimlere neden oldu. Ancak bugün gelinen noktada CHP’deki değişim ibresinin durağanlaştığını görmek ve buna göre hareket etmek gerekmektedir. 35. Olağan Kurultay’ın CHP’de bir ivmeleme yaratması beklenirken bu fırsat kullanılamadı. Parti kendi iç sorunlarına ve kişisel yarışmalara sahne oldu. CHP’nin en temel sorunu örgütünü yenileyememesi, değiştirememesi, dönüştürememesi, ideolojik olarak konsolide edememesi ve bir iktidar heyecanı etrafında birleştirememesinden kaynaklanmaktadır. Diğer bir sorun geniş toplum kesimleri CHP’nin soldan açık, net, cesur siyaset yapmasını istemektedir. Ancak CHP daha çok merkeze oynamaktadır. AKP örneğinde olduğu gibi kendi siyasetiyle merkeze yerleşip merkezi değiştirme hedefini kendi örgütü ve halkın önüne koyamamaktadır. Mesele kabın şeklini almak değil kaba şekil vermektir. AKP ile mücadele etmenin yolu da buradan geçmektedir.
Bir diğer mesele CHP’nin sosyalist sol ve Kürt hareketiyle birlikte hareket etmekten kaçınmasıdır. Bu korku ne CHP’ye ne de ülkeye bir yarar getirmektedir. Sosyalist sola destek vermek, Kürt hareketini şiddetten uzak demokratik siyasetin odağına çekmek ve böylece Kürt halkındaki duygusal kopuşu önlemek CHP’nin elindedir. Doğru strateji ile bu ilişkiler halka anlatılırsa Türkiye’de iklim değişir. Ancak CHP’nin bu gerçekliğin uzağında olduğunu büyük bir üzüntü ile tespit etmek gerekmektedir.

Sosyalist sol…
Türkiye sosyalist hareketi çok uzun bir süredir kendi iç tartışmalarıyla uğraşmaktadır. Bu durum onun ülke gerçekliğine müdahale etmesine ve yön vermesine engel olmaktadır.
Gezi Direnişi bu durumu değiştirme imkânı yaratmış olsa da sosyalist sol bu fırsatı yeterince iyi kullanmadı. Bu noktada Birleşik Haziran Hareketi’nin çalışma ve örgütlenmesi önemlidir ama hâlâ istenen düzeye ulaşamamıştır.
Sosyalist solun (büyük kesiminin) kendi gündemini tümüyle Kürt sorununa ve Kürt hareketine bağıntılandırması giderek kendi kimliğini, tavrını ve toplumla olan ilişkilerini değiştirmiştir.
Bu durum halkın çok büyük kesiminde sosyalist sol eşittir Kürt hareketi denklemini meydana getirmiştir. Sosyalist solun Kürt hareketine ilişkin yapıcı ama eleştirel tutumunu sürdürmesi ve ülkenin diğer sorunlarıyla aynı ölçüde ilgilenmesi onun içinde bulunduğu durumu aşmasına neden olacaktır.

HDP’nin tavrı…
HDP’nin 7 Haziran’da çıkardığı milletvekili sayısı ve aldığı oy bu ülkede birlikte yaşama iradesine çok ciddi bir sahip çıkıştı. İlk defa sosyal demokratlar dışında güçlü bir hareket Meclis’e girmişti.
Ancak başta PKK olmak üzere farklı aktörlerin devreye şiddeti sokması HDP’yi elemine etti. HDP de bu süreçte şiddet karşısında Türkiyeli tavrını ortaya koymadı. Bugün Kürt hareketi çok net bir tavır almak zorundadır. Eğer halkların birlikte yaşamasını savunuyorsa buna göre bir siyaset izlemeli, bağımsız bir Kürt devletinin Ortadoğu’da kurulmasını istiyorsa buna göre bir tavır almalıdır. Kendileri kabul etmese de ikircikli bir tavrın sürdürülmesi mümkün görülmemektedir.
Nihayetinde AKP’nin bütün saldırılarına ve bunun son adımı olan başkanlık sistemine karşı herkesin ortak hareket etmesi tarihi bir sorumluluktur.
Tek tek kaybetmektense birlikte kazanmayı sol öğrenmelidir.

Dr. ALİ HAYDAR FIRAT
İletişim Bilimci



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları