Teokratik Rejimin Şansı

12 Şubat 2016 Cuma

AKP iktidarının dış politikası üzerine konuşmak zor. Ortada mantıkla açıklanabilecek bir dış politika yok. Daha çok sürüklenen, dalgalarla boğuşarak kıyıya ulaşma çabasında, giderek boğulma belirtileri gösteren bir kazazedenin haline benziyor dış politika. Durumun içeride anlaşılamamasının, gerçeğin görülmemesinin nedeni, başarısızlığın dozu gittikçe artan bir milliyetçilik dumanı ile örtülebilmesidir.

***

Bu politikanın ya da politikasızlığın temelinde bölge ile ilgili yanlış fikirler, Batı ile ilişkilerdeki bağımlılıktan kaynaklanan mecburiyetler var. Aydınları, geniş kesimleri etkileyen yanlış kanılar ise “Politik İslam” konusundaki temelsiz bir algıdan kaynaklanıyor. Politik İslamın pek çok ülkede ve Türkiye’de ılımlı, kabul edilebilir, özgürlüklerle bağdaşabilir “muhafazakâr demokrat” bir politik akım sayılması algısının yaygınlaşması AKP iktidarına bir çıkış yolu gibi göründü.

***

Politik İslam anlayışının partiyi tanımlamaya, ona uygun bir politika izlemeye yeteceğini düşündüler. Bu anlayışın, 12 Mart-12 Eylül darbecilerinin desteğiyle, yarattıkları ortamla, özellikle Özal döneminde etkinleşen liberaller tarafından aydınlara büyük ölçüde onaylatılması da işi kolaylaştırdı, AKP’ye meşruiyet alanını açtı. Gerçekte “ılımlı politik İslam”ın “radikal köktenci İslam”dan farklı olduğu iddiası bir iddia bile değildir.

***

Politik İslam yani “İslami esaslara göre biçimlenmiş devletin” esas alınması buna göre örgütlenmiş bir parti tarafından uygulanması her türden özgürlüğe, aynı zamanda dinin özgürleşmesine de karşı bir rejime, otoriter bir yönetime işaret eder. Politik İslam, örnekleri şimdi bölgeyi paylaşamayan Şia İran’ı ile Vahhabi Suud krallığında görülen “iktidarın Tanrı’dan kaynaklanmayan hiçbir yetkisinin söz konusu olamayacağı” inancına dayanıyor.

***

AKP iktidarının “temel içgüdüsü” de budur. Onlar her ne kadar Batı ile ilişkiler nedeniyle pragmatik, modernist görünmeye çabalasalar da bu ilkeye sıkı sıkı bağlıdırlar. “Demokrasi” olarak sundukları “şûra”; danışma fikrinin de gerçeklikle bir ilgisi yoktur. Bu “şûra” kimi pratik zorlukların kapısını açmak, kimi adımları kolaylaştırmak için işe yarayabiliyor ama o kadardır. Peki, politik İslamın Türkiye’de şansı var mı?

***

Hem var hem yok. Teokratik bir düzen kurmak, anayasayı, yasaları buna göre yapmak kolay değil. Başkanlık ısrarının bu kapıyı açmak için kullanıldığı, kullanılacağı da ortada. Aşağıdan şeriatçı uygulamaların zorlanması, eğitim alanında alınan mesafe politik İslama bir temel sağladı. Zorluk bu politikanın Batı’ya kabul ettirilmesinde de değildir. Pragmatik Batı’nın buna bir karşı koyuşu olmayacaktır. O yalnızca “aşırılarla” mücadelede planlarına aykırı adımları kabul etmeyecek, kendi koşullarını sert bir şekilde hatırlatmaya devam edecektir.

***

Politik İslama asıl itiraz içeriden geliyor. Laik yaşam konusunda yüz yıla yaklaşan pratik başlıca engeldir. AKP yönetimi bu itirazı etkisizleştirmek için “millet-ümmet fikrini” kabartarak, dış politikada maceralara açık adımlarla çok yaklaştığı köşeyi dönmeyi umuyor.
Dönemeyebilir; ama bu, aydınlanma fikirlerini ilerici, demokrat, sosyalist düşünceyle tamamlama çabasında olanlara, onların yaklaşan tehlikeyi anlatabilme yeteneğine sık sıkıya bağlıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları