‘Milli Hafıza’ kilosu 20 kuruştan satılmış

17 Şubat 2016 Çarşamba

“Devlet kütüphaneleri tasfiye ediliyor. Kitaplar hurdacılara, kâğıtçılara veriliyor.
Ankara’da Milli Kütüphane’nin kitapları ihale usulüyle kilosu 20 kuruştan kitapçılara satıldı” diyor Antalyalı sahaf İlhami Dilek. Dilek’in Antalya Körfez gazetesinde çıkan söyleşisinin bu bölümü sosyal medyada çok yankı buldu, tartışıldı. Dilek’in belirttiği gibi yeni bir haber değil bu. “Milli Kütüphane tarafından Hurdasan’a gönderilen 147 ton kitap ve yazılı materyalin içinde tarihi çok eskiye dayanan yüzlerce nadide eserin sahaflara kilosu 1550 kuruşa satıldığı ortaya çıktı” diye yazmış Hürriyet 9 Aralık 2013’te. Ben de 5 Aralık 2013 tarihli “Kütüphanede Kitap Çürütmek” başlıklı yazımda konuya değinmiştim. Hurda kâğıt diye satılan kitapların arasında çok değerli el yazmaları vardı. Hurdacıdan alınan bu kitaplar daha sonra sahaflara satılmıştı. Ve bu olay ilk değildi. 2007’de ve 2011’de de Milli Kütüphane’den hurda diye tonlarca kitap satılmıştı. Diğer kütüphanelerde de çok değerli el yazmalarının “hurda” diye koleksiyondan çıkartılıp kiloyla satıldığı söyleniyor.
Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik “Milli Kütüphane’de pek çok eserle ilgili suç teşkil eden uygulamalar tespit ettik” diyerek soruşturma açıldığını belirtmişti. 3 yıl sonra “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Milli Kütüphane’deki yolsuzluk iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, aralarında eski Milli Kütüphane Başkanı T. A’nın da bulunduğu 29 kişi hakkında ‘ihaleye fesat karıştırmak’ ve ‘rüşvet’ suçlarından iddianame düzenledi” haberi çıktı (Hürriyet, 6 Ocak 2016). İddianame halen 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde değerlendirme aşamasındaymış. İddianamesi bile üç yılda yazılabilen yıllar sürecek bir yargılama sonucu adalet tecelli eder mi bilemiyorum ama “hurda” diye tasfiye edilen kitapların kütüphanelere geri dönmeyeceğine emin olabiliriz.
Milli Kütüphane Türk kültür, bilim, edebiyat ve sanatının “milli arşivi” olması amacıyla özel bir yasayla kurulmuş. Bu özel görevlendirmenin yanı sıra 22 Şubat 2012’de yenilenen Derleme Kanunu’na göre “ülkemizin kültürel varlığı ile bilgi birikimini oluşturan fikir ve sanat eserlerinin basılmış veya çoğaltılmış nüshaları etkin, sağlıklı ve eksiksiz bir biçimde toplanması, gelecek kuşaklara aktarılması, elverişli ortamlarda saklanması, korunması, düzenlenmesi ve toplumun bilgi ve yararına sunulması” amacıyla derleme kütüphanesi olarak görevlendirilmiş. Türkiye sınırları içinde basılan veya çoğaltılan, her türlü eseri, materyali derleyip korumakla yükümlü. Yani Milli Kütüphane’nin koleksiyonlarına giren tek bir sayfanın bile yer darlığı ya da başka bir gerekçeyle tasfiye edilmemesi gerekiyor. Çünkü bu koleksiyon Türkiye’nin “milli hafızası”nı oluşturuyor.
Milli Kütüphane ile birlikte Beyazıt Devlet Kütüphanesi, TBMM Kütüphanesi, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, Ankara Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi ve İzmir Milli Kütüphanesi de Derleme Yasası’na göre milli hafızayı korumakla yükümlü kütüphaneler. Onların da tek bir sayfayı bile atmamaları gerekiyor. Bu iş o kadar önemseniyor ki bastığı yayını bu kütüphanelere teslim etmeyen yayıncıya, matbaacıya ağır cezalar var. Her yıl basılan 50 binden fazla kitap, yüz binlerce dergi buralara ulaştırılıyor ama bu kütüphanelerin derlenen materyali okur kullanımına sunmak bir yana, saklayacak yeri bile yok.
Murat Bardakçı, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ndeki nadide kitapların tasfiyesini Abdülhamid’in kütüphanesi 28 Şubat’ta çöpe atılmış!” çarpıcı başlığı ile yazmıştı (Habertürk, 10.01.2016). Bu tasfiyenin 28 Şubat’la ve İstanbul Üniversitesi ile sınırlı kalmadığını, diğer derleme kütüphanelerinin de yasaya aykırı olarak hazırladıkları yönetmeliklerle ya da başka yasaları gerekçe göstererek “milli hafıza”yı oluşturan kitap ve materyali sürekli olarak sattıklarını ya da çöpe attıklarını duyuyoruz. “Milli Hafıza”nın korunması konusunda yasayla görevli olan Kültür ve Turizm Bakanlığı ne yapıyor? Onun da cevabını merakla bekliyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ara Güler Müzesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları