Sıkmabaştan Pembe Taksiye...

18 Şubat 2016 Perşembe

Bugünlere nasıl geldiğimizi Cumhurbaşkanı Erdoğan kısa ve özlü biçimde şöyle açıkladı:
“Eğer mevzuat amcayla bu işi yürütmeye kalksaydık biz yanmıştık. Onu kendimize uydurduğumuz için bu işi başardık. Onun bizi bağlayıcılığına evet demediğimiz için bu işi başardık.”

***

Mevzuat, yürürlükteki yasa, tüzük, yönetmelik ve yönerge ile belirlenmiş kurallar demek. Kesinleşmiş yargı kuralları da bu kapsamdadır.
Devletin devlet olabilmesi için yürürlükteki kuralları uygulaması ise bir zorunluluk.
En tepedeki kurallar dizgesi de anayasa. O da gerçekte bir yasa. Kitaba baktığınızda “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası / Kanun No: 2709” yazdığını okuyorsunuz.
O yasanın bir de 153’üncü maddesi var. Şu kuralı yansıtıyor: “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”

***

Sıkmabaşın (yanlış olarak türban deniyor) başlangıçta masum bir dinsel yaklaşımı simgelediği sanılıyordu.
İÜ Basın Yayın Yüksek Okulu’nda meslek derslerini anlatırken (1986-1995) sınıfta birkaç sıkmabaşlı öğrenci de vardı. Ana kapıdan sorunsuzca giriyorlardı.
Ne zaman ki “Rektörler selam duracak” lafları edilmeye başlandı ve kimilerinin de katkısıyla siyasal simgeye dönüştü, sorun da başladı.
Laikliği delme girişimlerinin ilki 3511 sayıyla Yüksek Öğretim Yasası’na eklenmek istendi. Anayasa Mahkemesi 7 Mart 1989 günü aldığı kararla getirilen “Yükseköğretim kurumlarında dershane, laboratuvar, klinik, poliklinik ve koridorlarında çağdaş kıyafet ve görünümde bulunmak zorunludur. Dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü veya türbanla kapatılması serbesttir” bölümünü iptal etti. Üniversite de kamusal alanın bir parçasıydı. İkinci girişim 3670 sayılı yasayla yapıldı ve dendi ki “yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet serbesttir.”
Anayasa Mahkemesi bu değişiklik için yapılan başvuruyu reddetti. Ama kararının gerekçesinde önceki kararına vurgu yaptı. “Dolayısıyla maddedeki yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak koşulu, anayasaya aykırılığı saptanmış olan, dini inanç sebebiyle boyun ve saçların örtü ve türbanla kapatılması durumunu, kılık-kıyafet serbestisi kapsamı dışında tutmaktadır.” (Resmi Gazete 31.7.1991)
Ret kararı öylesine allanıp pullanarak laf kalabalığına getirildi ki anlatması olanaksızlaştı. “Sıkmabaşın yolu, kamusal alanda açıldı” naraları atıldı.

***

Milli Eğitim Bakanlığı bir süre önce Mecelle’deki kızların buluğ çağı kuralını yürürlüğe koyarak sıkmabaşın önünü ilk ve ortaöğretim alanında da açıverdi. Oysa kapatılma korkusuyla aksini söylemişlerdi.
YARSAV önceki başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, bir veli olarak Danıştay’da yönetmeliğin iptali için dava açtı. Danıştay Başsavcılığı da iptal yönünde görüş bildirdi.
Bekleyip göreceğiz. Anayasa Mahkemesi kararları yasamayı, yürütmeyi bağlamıyor ama yargıyı bağlıyor mu?
Çünkü yeni bir karar almadığına göre Anayasa Mahkemesi’nin önceki kararları geçerliğini koruyor.

***

Kuraldışılık, Sivas’ta, kadınlara özgü pembe taksiye dayandı. Özel araç olsa kimsenin diyeceği olamaz. Ama kamu taşımacılığı yapılan bir alanda taşımacılık uluslararası kuralları da (Türkiye de taraflardan biri) olmaz diyor. Devletlülerden ise tık çıkmıyor...
Ayrıntı için: Sıkmabaşın Başağrısı / Orhan Erinç / Cumhuriyet Kitapları - Mart 2008  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları