AYM Kararı

08 Mart 2014 Cumartesi

Sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyerek yemesi doğal olduğuna göre şu soruyu da hiç yadırgamamak gerek:
- Anayasa Mahkemesi’nin Başbuğ ile ilgili kararını artık siyasi iradenin bu davanın ardında durmamasına mı borçluyuz yoksa?
Sebepler değişmeden sonuçların değişebileceğine ancak budalalar inanacaklarından, gövdesi değişmemiş yargının bir kararına bakarak, sevinç dolu “nihayet adalet!” çığlıkları atmak akıl kârı olmasa gerek.
Biz yine de yargının her türlü sürprize açık yapısını göz ardı etmeden, Başbuğ kararının sonuçlarının neler olabileceğine bakmaya çalışalım.
AYM İlker Başbuğ’un tutukluluk ile ilgili başvurusunu inceledikten sonra kişi hürriyet ve güvenliğine ilişkin haklarının ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme ihlalin özgürlükten yoksun bırakılmanın hukuki olmadığı iddiasının, yerel mahkemece etkili bir şekilde incelenmeden reddedilmesi ve mahkûmiyete ilişkin kararın gerekçesinin yasal süre içinde açıklanmamasından dolayı Yargıtay önüne götürülememiş olması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği kapsamında anayasanın 19. maddesinin 8. fıkrasının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Oybirliğiyle alınan karara esas oluşturan 19. maddenin 8. fıkrası şöyle diyor:
“Tutuklanan kişilerin makul süre içinde yargılanmayı soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır...”

***

Bu arada, özel yetkili mahkemeler kalktığına göre iş Başbuğ hakkındaki tahliye talebini reddeden Özel Yetkili 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden çıkmış, dosya 20. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gelmiştir.
Bu mahkemenin yalnızca Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u değil, ama benzer durumda olan başka sanıkları da tahliye etmesi bekleniyor.
Nitekim dün Silivri’de beş yıl tutukluluk süresini dolduranların mahkemeye başvurmaları yolunda bir anons yapılmıştır ve Bakan Bekir Bozdağ da kararın, başvurmaları halinde, aynı koşullardaki kimi başka tutukluları da etkileyeceğini söylemiştir.
Bu durumda Tuncay Özkan ve Doğu Perinçek’in de aralarında bulunduğu birçok tutuklunun da karardan yararlanmaları, hatta belki de siz bu satırları okurken tahliye edilmiş olmaları mümkündür.
Eğer gerçek bir hukuk devletinde yaşıyor olsaydık, Anayasa Mahkemesi’nin kararının özellikle “özgürlükten yoksun bırakmanın hukuki olmadığı iddiasının mahkemesince etkili bir şekilde incelenmeden reddedilmesi”nin ihlal sayılması yönündeki bölümünün önemli olduğunu, ilerisi için ümit verdiğini söyleyebilirdik.
Gerçekten de bizde tutuklama kararları olduğu kadar, tutukluluk halinin kaldırılması ile ilgili taleplerle ilgili kararlar da tutukluluk nedenleri ayrıntılı biçimde incelenmeden, adeta otomatiğe bağlanmış olarak verilmektedir.

***

Oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tutukluluk kararında, tutukluluk nedenlerinin inceden inceye tartışılması, kararın geniş bir biçimde gerekçelendirilmesi gerektiğini belirtmiştir, birçok kararında. AİHM, mahkemelerin tutukluluk halinin devamı yönünde karar verirken, daha da titiz davranmaları ve tutukluluğa hükmedilen gerekçelerden de daha fazlasının aranması gerektiğine hükmetmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı da bu doğrultuda olup, tutukluluğun infaz aracı olarak kötüye kullanılmasının önüne geçebilecek bir içtihat oluşturması açısından çok önemli sayılabilirdi.
Yine mahkemelerin kararlarının gerekçelerinin yasal süresinde yazılmamasıyla tutukluluk sürelerini etkilemesine karşı çıkması da sevinçle karşılanan bir husus olurdu.
Ama gerçek bir hukuk devleti olmadığımız için, hangi yargı organından çıkarsa çıksın, her kararda sürprize hazır olmak gerek.
Bu yüzdendir ki AYM kararının hukuki yönleri ve sonuçlarından çok, başka bir hususun üzerinde durmak daha isabetli olur sanıyorum:
Bu karar Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalara karşı kamuoyu vicdanında oluşmuş olan tepkilerin bir yansıması olması bakımından önemlidir.
İzin verirseniz bugünkü yazıyı dostum Esat Ayhan’ın gönderdiği Özdemir Asaf’ın Adalet şiiri ile bitiriyorum:
“İnsansız adalet olmaz
Adaletsiz insan olur mu?
Olur olmaz olur mu?
Ama olmaz olsun!”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları