‘Dubleks daire’

25 Şubat 2016 Perşembe

Murat Sabuncu olaya değinen yazısına “Dubleks vicdansızlık” başlığını atmış. O bile yetersiz, vicdansızlığın bu kadarını anlatacak sözcük bulmak mümkün değil. Artık sözün bittiği yerdeyiz.
Geçen gün Bugün adlı “gazete!” birinci sayfadan sürmanşet bildiriyordu:
“Can Dündar dubleks dairede kalıyor.”
İnsafınız kurusun e mi!..
Sözü edilen yer, Silivri’de Adalet Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren ve adına bir de fiyakalı “Kampus” tabiri eklenen ceza ve tutukevi tesisleri.
Yani Can Dündar ile Erdem Gül orada rızalarıyla kalmıyorlar, metazori tutuklu olarak bulunuyorlar...
AKP döneminde açılan ve zulüm simgesi olma açısından, kısa sürede Türkiye’deki gelmiş geçmiş bütün hapishaneleri geride bırakan “Silivri Kampusu”na arkadaş ziyareti ve duruşma izlemek üzere, (bir zamanlar ziyaret koşulları şimdikinden daha iyiydi) 10-15 kez gittim. Hemen söyleyeyim ki, hapishane görgü ve bilgim fena değildir.
Hayatımın dört yılını Türkiye’nin sivil ve askeri hapishanelerinde geçirdikten sonra, 1988 yılında bir buçuk aylık bir ziyaret için gittiğim ABD’nin aralarında ünlü St. Quentin hapishanesi de olmak üzere çeşitli kategorilerde ondan fazla hapishanesini ziyaret ettim. Bu yüzden yapıların fizik koşullarının hapishane bağlamında ne kadar önemli olduğunu bilirim. Fiziki koşullardaki aksaklık ve eksikliklerin, nasıl mahkûmların yaşam güvenliklerini tehdit ettiklerini, onları nasıl bir cehennem hayatına mahkûm ettiklerini ABD’de eski kuşak hapishaneleri gezerken gözlerimle gördüm.

***

Silivri’de binanın fiziki koşullarının iyliği çok öne sürüldü, gazetecilere heyetler halinde “tesis” gezdirildi.
Yukarıda da belirttiğim gibi, bu hususun önemi ve “Silivri kampusunun!” fiziki koşullarının düzgünlüğü inkâr edilemez.
Ancak fiziki koşullar her şey değildir. Onun yanı sıra, tutuklu ve hükümlünün yasayla getirilmiş yasal ve anayasal haklarına, idarece saygı hususu çok önemlidir.
Hükümlü ve tutuklunun tecrit edilmesi, başkalarıyla her türlü temasının kesilmesi, tümüyle temel hakların çiğnenmesi yani zulümdür.
Tutuklunun tecrit edilmemesi, tutukluluk koşullarının elverdiği ölçüde, mesleğini icra etmesinin sağlanması, insanca koşullarda havalandırmaya çıkarılması esastır.
Hepsi de tutukluluk olarak geçmiş olan, 12 Eylül ve 12 Mart askeri dönemlerini de kapsayan, hapislik yıllarımın büyük bir bölümü, sivil Sağmalcılar Cezaevi’nde geçti. Silivri’de bulunmuş arkadaşların anlattıklarına bakıyorum da benim 1983 kasımında üç hafta geçirdiğim ünlü askeri hapishane Metris haricinde içinde yaşadığım koşullar çok daha eski binalarda olmamıza karşın Silivri’nin koşullarından çok daha iyi demeyeyim ama çok daha az kötüydü.
Demek ki, hapishane binalarının fiziki koşulları tek başlarına anlam ifade etmiyor.

***

Bir tutuklu dostuma sormuşlardı:
- Size kötü muamele ediyorlar mı?
Yanıtı çok çarpıcıydı:
- Hayır, hapishane yönetiminden kötü bir davranış görmedim.
Hatta tam tersine. Ama bizatihi burada olmam dahi, nedeni düşünüldüğünde bir zulümdür.
Gerçekten de bir insanı barış istediği için içeri tıkmışsanız, başlı başına bu bile bir zulümdür.
Veyahut da bir insanı zorunlu koşulları bir araya gelmeden tutuklamışsanız, gerçekte önlem olan tutukluluk artık yargısız infaza dönüşmüş demektir ki, bu da başlı başına bir zulümdür.
Bu gerçeklerin ışığında, varsayalım ki, Erdem Gül ve Can Dündar gerçekten de lüks dubleks dairelerde kalıyor olsunlar, bu yine de zulümdür.
Her şeyden önce, tutukluluk yoluyla cezalandırıldıkları için zulümdür. Ayrıca insanların haber yaptıkları için, hapse düşmeleri başlı başına bir zulümdür.
Bu koşullar altında “Can Dündar dubleks dairede kalıyor” diye haber yapmak nedir diye soracak olursanız, ona cevap vermeye terbiyem müsait olmadığı gibi, lisanım da yetmez.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları