Mümtaz Soysal

İnsan

10 Mart 2014 Pazartesi

ÖMER Seyfettin gibi birinci sınıf bir hikâyeci iseniz bütün ortaokul kitaplarındaki “Diyet”teki ustalığınızla, değme psikiyatri profesörünün bile zor anlatabileceği bir ruh halinin sonuçlarını herkesten daha iyi anlatmış olursunuz bazen. Aynı durum, edibin aklını oynattığı herhangi bir olayda tıbbi rahatsızlığı doktora aktarma açısından edebiyatçının da başına gelebilir. Ustalıklara veya becerilere yer değiştirterek başka beceriler, sanatlar, bilimler, kavramlarla oynamaya kalkınca başarısızlık kaçınılmaz oluyor
Tuhaf olan şudur: Becerilerin ve sanatların faili insan, başarısızlıkların faili de o. “Tabii, her şeyi yapmaya kalkınca elbet böyle olur, sapıtılır” dersiniz; haklı da sayılırsınız. İsterseniz, “bilimsel açlık, sanatçı hevesliliği” gibi kavramları imdada çağırıp kendinizi kurtarmaya çalışarak kabahati “insan” gibi bir soyutluğa yükleyip kendinizi temize çıkarabilirsiniz.
Yine haklı olarak onlar da insan siz de. O zaman?
Mutlaka, mistisizme, tasavvufa, İslami veya başka dinsel inançlara. Ama onlar “bir bakıma insan ürünü” değil mi? Şöyle ya da böyle. Ayrıca inançların, duygularla sevapların ve günahların, yer yer ve zaman zaman ayrılıklar, düşmanlıklar, kavga, cihan savaşları doğurmak gibi yanları da var. Bereket, inançlar yine insandan, daha doğrusu insanlıktan yahut “hümanizm” denen düşüncelerden kaynaklanan birtakım kavramlar var da onların öğretilebildiği ölçüde gerginlikler ve savaşlar önlenebiliyor.
Ne o? Yine dönüp dolaşıp eğitim, içtenlikli temiz inanç, dua, ecdattan, aileden gelen duygular var da “insan gibi” yani “insanca” yaşayabiliyoruz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çelişki Korkusu 19 Mart 2014
Acı 14 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları